Yazar "Ada, Elvan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Biyofilik tasarımın peyzaj tasarımı ve iç mekan tasarımı bağlamında değerlendirilmesi(Livre De Lyon, 2021) Ada, ElvanKentler, nüfus artışına bağlı olarak hızlı bir yapılaşmanın olduğu kentsel dönüşümler yaşamaktadır. Bu geçiş içinde, kentlilerin doğa ile ilişkisinin yeniden tanımlanması önem arz etmektedir. Açık ve yeşil alanların artan yapı stokunun tehdidi ile azaldığı günümüzde, yeşil alanları yapılarla bütünleşik şekilde tasarlayan yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bağlamda biyofilik tasarım, iç mekân ile dış mekân bağlantısında ve insan ile doğal çevresi arasında, sürekli ilişkiler kurulmasını sağlayan bir tasarım anlayışı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan araştırmada, biyofilik tasarım ilkeleri, peyzaj tasarımı ve iç mekân tasarımı bağlamında değerlendirilmiş ve tasarım örneklerine yer verilmiştir. Çalışma, bitkiler, renk öğesi, hava ve su öğesi, gün ışığı, doğal malzemeler ile vistadan oluşan çevre bileşenleri ile sınırlı tutulmuştur. Bitkisel ve yapısal peyzaj öğeleri olan, bitki materyali ve yeşil cepheler ile, doğal malzemeler ve vistanın, doğanın iç mekânlara dahil edilmesinde, doğrudan rolü olduğu ile ilgili örneklere rastlanmıştır. Bu öğelerden bitkilerin, yeşil cephelerin ve doğal malzemelerin, peyzaj ve iç mekân arasında hem görsel hem dokunsal bir bağ kurduğu sonucuna varılmıştır. Bu etkileri nedeniyle, doğayı doğrudan iç mekânlara getiren ve biyofilik tasarım yaklaşımını destekleyen öğeler olarak peyzaj ve iç mekân tasarımının arakesitinde yer almaktadırlar. Bitkiler ve yeşil cepheler, biyoçeşitliliğe katkı sağlayan öğeler olarak, doğal malzemeler ise sürdürülebilirlik özellikleri nedeniyle, ekolojik dengenin korunması ve sağlanmasında önemli rol oynamaktadırlar. Biyofilik tasarım bilincinin topluma yayılması ve etkinleştirilmesi durumunda peyzaj tasarımları ile bütünleştirilmiş iç mekân tasarımları, doğa ile bütünleştirilmiş kentsel peyzaj alanlarının oluşmasına imkân sağlayacaktır. Bu yaklaşım, biyoçeşitliliğe sağlayacağı katkı ile ekolojik dengenin restorasyonunda ve korunmasında önemli bir araç olabileceği gibi, insanın özlemini duyduğu doğa deneyiminin yaşanabileceği mekânlar da sunacaktır.Öğe Ekolojik Restorasyonda Bir Köprü : Yaban Hayatı Geçitleri(IV. International Rureal Areas and Ecology Congress Within The Framework of Sustainable Development, 2023) Ada, ElvanNüfusun artmasına bağlı olarak kentleşmenin hızlanması, uluslararası ticaret yollarına ihtiyaç duyulması gibi nedenler ile ulaşımı kolaylaştıran otoyolların yerküre üzerinde kapladığı alanlar her geçen gün artmaktadır. Ulaşım teknolojisinin gelişimi, insana büyük kolaylıklar sağlarken ekolojik dengenin devamlılığında sorunlara neden olabilmektedir. Kırsal peyzaj alanları üzerinde yapay izler olarak beliren otoyollar, peyzajın görsel algısını bölerken, yaban hayatı habitatlarını parçalayarak ekosistemin dengesini ve devamlılığını tehdit eden bir unsura dönüşmektedir. Yaban hayvanlarının güvenli geçişlerini sağlamak amacıyla tesis edilen geçitler ise gerek görsel gerekse işlevsel olarak kırsal peyzaj üzerindeki yırtılmayı yeniden diken birleştiriciler, bağlayıcı köprüler olarak tanımlanabilir. Araştırma, insanın kendi yaşamını kolaylaştırmak için doğada inşa ettiği bu yapay izlerin ekolojik etkilerini onarmak amacıyla tesis edilen yaban hayatı geçitleri üzerine odaklanmaktadır. Çalışma kapsamında öncelikle yaban hayatı geçitlerinin uluslararası literatürdeki yeri kavramsal olarak tartışılmış; otoyolların neden olduğu çevresel risk ve zararlar irdelenmiş; bu zararları indirgeyen ve önleyen bir çözüm olarak yaban hayatı geçitlerinin sağladığı faydalara değinilmiştir. Bu araştırmada, ekolojik restorasyonu sağlamada bir köprü olarak işlev yüklenen yaban hayatı geçitleri, insanın yaşam alanlarına müdahale ettiği yaban hayvanlarını anlamaya başladığının göstergesi olarak okunmuştur. Farklı ülkelerdeki örnekler planlama süreçleri ve tasarım kriterleri bağlamında karşılaştırmalardan faydalanılarak sunulmuş; ülkemizdeki örneklere referans oluşturmak amacıyla öneriler getirilmiştir.Öğe Evaluation of Historical Urban Landscape in Defining Urban Identity: Example of Gallipoli(2023) Ada, Elvan[Abstract Not Available]Öğe Kültür ve mekan araştırmaları(Nobel, 2022) Turgay, Orkunt; Demir, Tahsin; Yücetürk, Merve; Dündar, Alper; Ada, Elvan; Doğan, Tane; Öztürk, Sezer Volkan; Günay Aksoy, Şennur; Yön, Belma; Kaptan, Merve; Sıcakkan Özerden, Selin; Erol, Volkan; İbiş, SalimTabiatın yarattığı tüm unsurlara karşılık, insanın, toplumların kendileri için yararlı bir hedefe ulaşma yolunda yarattığı her şey, gösterdikleri çaba ve bu çabaların sonucunda ürettiklerinin evrensel adı kültür olarak tanımlanmıştır. İçinde bulunulan toplumsal koşullar ve düzen ile yeniden üretilmekte olan kültür kavramı; belirli ve/veya genel bir yaşam tarzını gösteren antropolojik ve sosyolojik anlamının yanı sıra sanatsal, düşünsel faaliyetleri de kapsayan geniş "ilişkiler örüntüsü" olarak yaşanmakta ve öğrenilmektedir. Dolayısıyla kültür kavramına yönelik terim dizinindeki çeşitliliğin nedeni, kavramın sadece bilimsel değil aynı zamanda toplumsal ve tarihsel derinliğe sahip oluşuyla da açıklanmaktadır.Öğe Saray Bahçelerinden Kent Parklarına Sınır ve Sınırsızlığın Değerlendirilmesi(2024) Ada, Elvanİnsanın çevresini tasarlama ve inşa etme becerisinin dününün ve bugününün incelenmesi, gelecekte yapılacak tasarım ve planlamaların ne şekilde kurgulanabileceği ile ilgili ipuçları barındırmaktadır. Bu bağlamda, insan ve doğanın ortak eserlerinden oluşan ve kültürel peyzaj alanları tanımı içerisinde yer alan saray bahçeleri ve kent içi parkların geçirdiği tarihsel sürecin değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Avrupa’da Rönesans düşüncesi ile beraber insanın doğa üzerindeki hakimiyeti, bahçe tasarımlarında kendini göstermeye başlamıştır. 16. yüzyılın ikinci yarısına doğru bahçeler, içinde yaşanacak bir mekân olmaktan çok lüks ve gösterişe yönelen alanlar olarak gelişmeye başlamış, monarşinin mutlak gücünün temsili bahçelerde yansımalarını bulmuştur. Avrupa’da bahçe mimarisi İtalya’daki Rönesans Bahçelerinden ilham alarak gelişmiş; 17. yüzyılda Fransız “Büyük Stiline “evrilerek sonraki yüzyılda, natüralistik peyzaj stiliyle doğal unsurların hâkim olduğu bir bahçe anlayışına dönüşmüştür. İmparatorlukların yıkılmaya başladığı, 19. yüzyılın Avrupası’nda, Endüstri Devrimini takiben sanatçı ve felsefecilerin söylemlerinden ilham alan kent parkları, kamusal buluşma mekanları olarak inşa edilmeye başlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu sınırlarında ise Avrupa’daki bahçe sanatı anlayışına benzer bir yaklaşım ancak 18. yüzyılda görülmeye başlamıştır. Çalışmada, 16. yüzyılda Avrupa’da ve 18. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda hanedan ve yakınlarının kullanımı için inşa edilmeye başlanan saray bahçelerinin siyasal, sosyal ve kültürel dinamiklerin etkisi ile günümüze dek geçirdiği değişim süreci ele alınmıştır. Bu kapsamda, Avrupa’dan Luxemburg Bahçeleri, Osmanlı İmparatorluğu Döneminden ise Yıldız Sarayı Bahçeleri örnek olarak seçilmiş ve incelenmiştir. Seçilen bahçe ve parklar ile ilgili, inşa edildiği dönem ile günümüzdeki kullanım koşulları, işlevleri ve tasarım dili çerçevesinde arşiv araştırması yapılmış; elde edilen veriler, yerinde gözlem sonucu değerlendirilmiştir. Araştırmada, hanedanın kullandığı ve mutlak gücün simgesi olarak inşa edilen saray bahçelerinin, aynı zamanda dönemin kültürleşme sürecinin de somut örneklerini oluşturduğuna yönelik bilgilere ulaşılmıştır. Yüzyıllarca, halk ve hanedan arasında sınır teşkil eden bahçe duvarları yerini halkın geçişine imkân veren açık kapılara bırakmış, halkın rekreatif ihtiyaçlarını karşılayan kent içi parklar tesis edilmiştir. Bu hususlara yönelik elde edilen bilgiler ışığında, sınır ve sınırsız kavramlarının simgesel anlamının tartışıldığı bir yaklaşım sunulmuştur.