Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Eğitimde Z kuşağı : dijital öğretim yöntemleri(Nobel Akademik Yayıncılık, 2023) Çetin, Münevver; Karamuk, ElifModern toplumda bilgi, sürekli olarak değişen ve gelişmekte olan teknolojiler sayesinde kolayca erişilebilir hale gelmiştir (Goldie, 2016). Bilgi toplumu olarak adlandırılan bu dönem bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızlı gelişimi ve yaygın şekilde kullanılmasıyla şekillenmiştir. İnternet, mobil cihazlar, dijital araçlar ve sosyal medya gibi platformlar bilginin hızla yayılmasını ve küresel ölçekte paylaşımını mümkün kılmaktadır. Bilgi toplumu ve teknolojik gelişmelerle birlikte toplumun değişen ihtiyaç ve koşulları eğitimde önemli değişikliklere yol açmıştır. Bu değişiklikler, eğitim materyallerinin dijitalleşmesi ve online eğitim platformlarının yaygınlaşmasıyla öğrencilerin eğitim sürecinde beklentilerini değiştirmektedir. Geleneksel öğretim yöntemleri ve sınıf deneyimleri öğrencilerin değişen beklentileri karşısında etkili olamamaktadır. Geleneksel öğretim metotlarının öğrencilerin ilgisini çekmemesi, teknolojinin içine doğan Z kuşağının karakteristik özelliklerinin ve öğrenme tercihlerinin önceki nesillere göre farklılık gösterdiğini ortaya koymaktadır. Artık öğrenciler esnek, interaktif ve katılımcı bir öğrenme deneyimi beklemekte ve bilgiye hızla erişim sağlayan dijital araçlarla birlikte etkileşimli bir şekilde öğrenmeyi tercih etmektedir. Küçük yaşlardan itibaren farklı teknolojik araçlar ile etkileşim halinde olmaları sebebiyle bu teknolojiler öğrencilerinin hayatlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Z kuşağı dijital dünyaya doğal bir şekilde uyum sağlayabilen, iletişim aracı olarak dijital araçları tercih eden ve bilgiye hızla ulaşmayı bekleyen bir kuşaktır. Günümüz lise ve üniversite öğrencileri, teknolojiyi anlama konusunda uzman, teknoloji kullanımı yoluyla sosyal olarak açık, hızlı ve sabırsız ve aynı anda birçok işi yapabilen bireyler olarak nitelendirilmektedir (Singh vd., 2021). Z kuşağının belirtilen özelliklerine göre teknolojinin rolü eğitim için son derece önemlidir. Dijitalleşme zaman ve mekân esnekliği yaratmakta, dolayısıyla e-öğrenme yaygınlaşmaktadır (Cheng & Su, 2012). Ayrıca, Hamidi ve Chavoshi (2018) çeşitli teknolojik araçların eğitim için multimedya içerik kullanımını mümkün kıldığını ve öğrenme içeriklerine her an her yerden erişim sağlandığını belirtmektedir. Dolayısıyla teknoloji, öğrenme süreçleri ve bireysel eğitim de dahil olmak üzere günlük yaşamın birçok yönünü geliştirme potansiyeline sahiptir. Bununla birlikte, dijital araçların öğrenme çıktılarının yanı sıra öğrenci katılımını da arttırdığı gözlenmiştir (Karabatzaki vd., 2018). Gelişmekte olan teknolojilerin sınıf içi öğrenme metotlarına uygulanması, öğrenme deneyimlerini güçlendirmede önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle yapay zekâ, artırılmış gerçeklik gibi sürükleyici teknolojilere dayalı senaryoların öğrencilerin sınıfta ya da eğitim ortamında daha yüksek bir aidiyet hissetmelerine ve gerçek yaşam senaryolarının simülasyonuna katkıda bulunduğu ifade edilmektedir (Seufert vd., 2022). Bilgi ve bilgi veri tabanlarına erişim sağlamanın bir rekabet avantajı olduğu ancak bilginin nasıl aranacağı, seçileceği, depolanacağı ve paylaşılacağına dair öğrencilere eğitim verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır (González-Pérez & Ramírez-Montoya, 2022). Dolayısıyla, eğitimciler eğitim öğretim planlamalarında Z kuşağı öğrencilerinin beklentilerinin farkında olmalı, değişen toplumun koşullarını ve bu koşulların eğitime yansıttığı değişiklikleri göz önünde bulundurmalıdır. Yapay zekâ gibi gelişen teknolojiler öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak, interaktif öğrenmeyi teşvik etmek ve onları geleceğin dijital toplumunda başarılı bireyler haline getirmek için önem taşımaktadır.Öğe Öğretmenlerin bakış açısından okul yöneticilerinin duygusal zekâ becerilerinin çatışma yönetimi stratejilerini yordama gücü(Dergi Park, 2023) Karamuk, Elif; Dulay, SabihaDuygusal zekâ, bireylerin kendi duygularının ve etkileşimde olduğu diğer insanların duygularının farkında olmasını ifade eder. Bireylerin iş ve sosyal hayatlarında başarılı olmasını ve sağlıklı ilişkiler kurmasını sağlayan duygusal zekânın, yaşanan çatışmaların etkili bir şekilde çözülmesinde önemli bir rol oynayacağı düşünülmektedir. Bu bağlamda, söz konusu çalışmada okul yöneticilerinin duygusal zekâ becerilerinin çatışma yönetimi stratejilerini yordama gücünün incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda nicel araştırma desenlerinden ilişkisel model kullanılmıştır. Araştırma verileri, kolay ulaşılabilir ve maksimum çeşitlilik örnekleme yöntemleri ile seçilen özel ve devlet okullarında çalışan 299 öğretmenden, Yöneticilerin Duygusal Zekâ Becerilerini Değerlendirme Ölçeği ve Örgütsel Çatışma Envanteri (ROC II) ile toplanmıştır. Bulgular, okul yöneticilerinin duygusal zekâ becerileri ile çatışma yönetimi stratejileri arasında anlamlı ve pozitif yönde bir ilişki olduğunu göstermiştir. Duygusal zekânın alt boyutlarından kişisel yetenekler ve iletişim becerileri, uyum ve motivasyon, duyguların yönetimi; çatışma yönetimi stratejilerinden tümleştirme, ödün verme, kaçınma ve uzlaşma ile pozitif yönlü anlamlı bir ilişkiye sahipken, hükmetme stratejisi negatif yönlü anlamlı bir ilişkiye sahiptir. Ayrıca, duygusal zekanın çatışma yönetimi stratejilerinin anlamlı bir yordayıcısı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Öğe Atatürk Dönemi’nde Sivas: tarım ve nüfus yapısı(Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2021) Öztürk, HasanBu çalışmada, iktisadi yapısı tarıma dayanan ülkemizin, Modern Türkiye’nin mimarı olan Mustafa Kemal Atatürk döneminde tarımsal alan ve nüfus yapısında yaşadığı değişimler, Sivas örneği üzerinden ele alınmaktadır. Tarım, Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar, nüfusun en önemli geçim kaynağı ve yaşam şekli olmuştur. Milli Mücadele’nin askeri zaferle sonuçlanmasından sonra, toplumun kalkınması ve medeni seviyeye ulaştırılması için, Atatürk önderliğinde önemli adımlar atılmıştır. Konu, Cumhuriyet döneminde yaşanan sosyo-ekonomik gelişmelerin, tarımsal yapıya yani Sivas tarımı ve nüfusuna olan yansımalarını kapsamaktadır. Sivas, tarihi ve coğrafyası ile geçmişten modern zamana kadar birçok toplum ve devlete ev sahipliği yapmış Anadolu’nun önemli şehirlerinden biridir. Bu makalede, Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı, nüfusun büyük çoğunluğunun kırsal alanda yaşadığı ve ekonomisi tarıma dayanan Sivas’ın, Atatürk döneminde yaşadığı iktisadi gelişmelerden bahsedilmektedir. Çalışma kapsamında, Anadolu’nun iklim ve bitki örtüsünün ülke ve bölge ekonomine olan etkileri de ele alınmıştır. Elde edilen veriler Türkiye geneliyle kıyaslanıp, yaşanan gelişimin Sivas özelinde ne ifade ettiği ortaya konulmuştur. Araştırmada, Atatürk dönemi tarım ve iktisat politikalarını ele alan çalışmalar ile TÜİK istatistikleri, Sivas hakkında yazılmış eserler, arşiv metinleri ve diğer kaynaklardan yararlanılmıştır. Çalışmadan elde edilen temel sonuç, Atatürk döneminde yaşanan iktisadi ve toplumsal kalkınmanın temelinde, hâlâ tarımın ön planda olduğu ve bunun da Sivas'ta açıkça görüldüğüdür.