TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 65
  • Öğe
    Orthogonal Embedding-Based Artificial Neural Network Solutions to Ordinary Differential Equations
    (Afyon Kocatepe Üniversitesi, 2025) Uçar, Tolga Recep
    Providing numerical solutions to differential equations in cases where analytical solutions are not available is of great importance. Recently, obtaining more accurate numerical solutions with artificial neural network-based machine learning methods are seen as promising developments for numerical solutions of differential equations. In this paper, a low-cost, orthogonal embedding-based network with fast training by simple gradient descent algorithm is proposed to obtain numerical solutions of differential equations. This architecture is essentially a two-layer neural network that takes orthogonal polynomials as input. The efficiency and accuracy of the method used in this paper are demonstrated in various problems and comparisons are made with other methods. It is observed that the proposed method stands out especially when compared with high-cost solutions. - Analitik çözümlerin mevcut olmadığı durumlarda diferansiyel denklemler için nümerik çözümler elde etmek büyük önem taşımaktadır. Son zamanlarda, yapay sinir ağı tabanlı makine öğrenmesi yöntemleriyle daha tutarlı nümerik çözümlerin elde edilmesi diferansiyel denklemlerin nümerik çözümleri için ümit verici gelişmeler olarak görülmektedir. Bu makalede, diferansiyel denklemlerin nümerik çözümlerini elde etmek için basit gradyan düşüm algoritması ile hızlı eğime sahip düşük maliyetli bir ortogonal gömme tabanlı ağ önerilmektedir. Bu mimari, temelde, ortogonal polinomları girdi olarak alan iki katmanlı bir sinir ağıdır. Bu makalede kullanılan yöntemin verimliliği ve tutarlılığı, çeşitli problemlerde gösterilmiş ve diğer yöntemlerle karşılaştırmalar yapılmıştır. Kullanılan yöntemin, özellikle yüksek maliyetli çözümlerle karşılaştırıldığında öne çıktığı görülmüştür.
  • Öğe
    Women Football Coaches' Perceptions of Fair Play: A Metaphorical Journey from UEFA A, B and C Licensed Coaches
    (Spor Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2025) Horozoğlu, Mehmet Ali
    This study aims to deeply examine the perceptions and attitudes of women football coaches towards the concept of Fair Play through the use of metaphors. The research involved gathering qualitative data from 41 women football coaches holding UEFA A, B, and C licenses through an open-ended questionnaire. The participants described Fair Play using metaphors associated with core values such as justice, balance, honesty, and empathy, revealing the multidimensional nature of the concept. The study demonstrates that Fair Play is not only a sporting principle but also an ethical value that supports social change. In this context, strategic recommendations for the promotion of Fair Play have been proposed. These include fostering discipline, restructuring athlete education based on Fair Play principles, and implementing awareness-raising campaigns in society. This research presents a multidimensional analysis of women football coaches' metaphorical perceptions of Fair Play. It highlights that Fair Play is not merely a value in sports but also a concept grounded in universal values such as justice, equality, and empathy. This underscores the importance of women coaches' leadership roles in establishing a sustainable framework for sports ethics. - Bu çalışma, kadın futbol antrenörlerinin Fair Play kavramına yönelik algı ve tutumlarını metaforlar aracılığıyla derinlemesine incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma, UEFA A, B ve C lisanslarına sahip 41 kadın futbol antrenöründen açık uçlu bir anket aracılığıyla nitel veriler toplanmıştır. Katılımcılar Fair Play'i adalet, denge, dürüstlük ve empati gibi temel değerlerle ilişkilendirilen metaforlar kullanarak tanımlayarak kavramın çok boyutlu yapısını ortaya koydular. Çalışma, Fair Play'in sadece bir spor ilkesi değil aynı zamanda toplumsal değişimi destekleyen etik bir değer olduğunu ortaya koyuyor. Bu bağlamda Fair Play'in tanıtımına yönelik stratejik önerilerde bulunulmuştur. Bunlar arasında disiplinin geliştirilmesi, sporcu eğitiminin Fair Play ilkelerine göre yeniden yapılandırılması ve toplumda farkındalık artırıcı kampanyaların uygulanması yer alıyor. Bu araştırma, kadın futbol antrenörlerinin Fair Play'e ilişkin metaforik algılarının çok boyutlu bir analizini sunmaktadır. Fair Play'in sadece sporda bir değer olmadığını, aynı zamanda adalet, eşitlik, empati gibi evrensel değerleri temel alan bir kavram olduğunu vurguluyor. Bu, spor etiği için sürdürülebilir bir çerçeve oluşturmada kadın antrenörlerin liderlik rollerinin önemini vurgulamaktadır.
  • Öğe
    Avrupa Birliğinde coğrafi işaretler ve Türkiye’nin mevcut durumu
    (Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 2025) İbiş, Salim
    Coğrafi işaretli ürünler; yerel kültürel mirasın korunmasında kritik bir rol oynamanın yanı sıra, bölgesel ekonomik kalkınmaya önemli katkılar sunmakta, destinasyonların tanıtımında etkili bir araç olarak işlev görmekte, turistik cazibe unsuru oluşturmakta ve hem üreticilerin hem de tüketicilerin haklarının korunmasını sağlamaktadır. Bu çalışmanın temel amacı, Avrupa Birliğindeki coğrafi işaretli ürünlerin uluslararası düzeyini tespit ederek Türkiye’nin bu konudaki mevcut durumunu değerlendirmektir. Bu amaç doğrultusunda eAmbrosia veri tabanından elde edilen veriler içerik analizi yönteminden faydalanılarak analiz edilmiştir. Coğrafi işaretli ürünler ülkelere, ürün gruplarına, coğrafi işaret türlerine göre sınıflandırılarak açıklanmış benzer şekilde Türkiye’nin mevcut durumu ortaya konmuştur. Araştırma sonucunda, bugüne kadar AB’ye toplam 3909 başvuru yapıldığı, bunları %91’i AB üyesi ülkeler tarafından gerçekleştirildiği, en fazla başvuru yapan ülkenin İtalya olduğu, toplam başvuruların %48’i gıda, %44’ü şarap, %8’i alkollü içeceklerden oluştuğu, Türkiye’nin toplam 85 başvurusu ve 23 coğrafi işareti tescillenmiş ürünü bulunduğu, Türkiye’nin toplam coğrafi başvuruların %2’sini oluşturduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Yapay Zekâ Teknolojilerinin Gastronomi Turizminde Kullanımı: ChatGPT Örneği
    (Güncel Turizm Araştırmaları Dergisi, 2025) İbiş, Salim
    Yapay zekâ araçları neredeyse her sektörde kabul görmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. ChatGPT ortaya çıktığından bu yana pek çok alanda önemli değişimlere ve dönüşümlere yol açan her geçen gün gelişmeye devam eden bir yapay zekâ teknolojisidir. Yapay zekâ teknolojisinin gastronomi turizminde de önemli ölçüde değişimlere neden olma potansiyeline sahip bir teknoloji olduğu düşünülmektedir. Bu kapsamda araştırmanın amacı, ChatGPT gibi yapay zekâ teknolojilerinin gastronomi turizminde olası kullanım alanlarını keşfetmek, sunduğu fırsatları tespit etmek, yol açabileceği sorunları ve potansiyel hataları ortaya koymak, sektörün dijital dönüşümünde bu teknolojilerin rolünü değerlendirmektir. Bu çerçevede araştırmada öncelikle yapay zekâ, turizm ve gastronomi turizmi ilişkisine değinilmiş, ardından sektördeki güncel gelişmeler ve bilimsel alandaki yeni araştırmalar ile uyumlu olarak ChatGPT’ye gastronomi turizmine ilişkin sorular yöneltilmiştir. Araştırmanın gastronomi turizminde ChatGPT kullanımı konusunu ele alan öncü bir çalışma olması açısından önem taşıdığı söylenebilir. Çalışmada nitel araştırma yönteminden faydalanılarak ChatGPT’ye sekiz soru yöneltilmiş, alınan cevaplar literatürdeki bilgiler ile sentezlenerek açıklanmıştır. Araştırma sonucunda; yapay zekâ araçlarının, destinasyon yöneticilerinin güçlü ve zayıf yanlarını öğrenme, fırsatları keşfetme, kişiselleştirilmiş ürün ve hizmet sunumuna gitme, trendleri yakalamak ve destinasyonlarda sürdürülebilirliği sağlamak için fırsatlar sunarken, gastronomi turistleri için seyahat öncesinde ve seyahat esnasında yemek ve restoran önerileri, gezi planlamaları, etkinlik önerileri, dil tercümeleri, yöresel ürün bilgisi gibi pek çok konuda bilgi ve fikir sunduğu, ancak bazı konularda ChatGPT’nin hatalı bilgiler ürettiği görülmüştür.
  • Öğe
    Barrow holographic dark energy models in Lyra and general relativity theories
    (Journal of New Results in Science, 2024) Aktaş, Arzu; Aygün, Sezgin
    This study investigates the Barrow holographic dark energy (BHDE) matter distribution in the Bianchi I universe model in Lyra and General Relativity Theories. To this end, it obtains exact solutions by Hubble parameter, conservation equation, and BHDE energy density equation and supports them with graphics. The results show that the solutions are in harmony with the functioning of the universe and the nature of dark energy. It finally discusses the need for further research.
  • Öğe
    Creation of Historical Building Information Modelling (HBIM) Library, A Case Study of Registered House (No:56), Akçakoca
    (Düzce Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, 2024) Benli Yıldız, Nuray; Sönmez, Zehra; Özkaraca Özalp, Nuray
    Building Information Modelling (BIM) is a methodology created by adapting information technologies to the construction industry, creating 3D parametric and object-based models, and adding time and cost data to the models. In recent years, the creation of digital cultural heritage is a current field in terms of protecting cultural heritage and transferring it to future generations. Development of technology and the increase in opportunities, destinations that cannot be physically visited due to access difficulties or pandemics are trying to transfer their cultural richness to digital environments. For this purpose, Historical Building Information Modelling (HBIM), which is the version of BIM applied to historical buildings, emerges as an important tool. The digitalization of cultural heritage structures by modelling is a process that requires intensive labour due to the lack of uniform details, and the fact that they were made with different construction techniques at different times and periods. For this reason, this process will be improved with the creation, dissemination, classification, and accessibility of parametric object libraries with HBIM. In this direction, the research method; is based on the analysis and synthesis of the literature review and case study in particular on modelling and library studies as a case study. As a field study, it was created in three dimensions with HBIM on a registered civil architecture example that has lost its originality in Düzce province, Akçakoca district, and the building and library elements were modelled and transferred to BIM. The original state of the building has been created to be experienced interactively. As a result, the building and its elements are defined by parametric objects. With the development of the HBIM library, the elements of the structures of similar typology become digitally accessible and digital legacies are created much more easily and effectively. HBIM studies create a comprehensive three-dimensional data set in digital documentation, restitution periods and restoration studies.
  • Öğe
    Sürdürülebilirlik Kapsamında Yeşil İK Yönetimi ve Personel Güçlendirme: İBB Örneği
    (2024) Tanyıldızı, Hilal; Habip, Elif
    Yeşil insan kaynakları yönetimi kavramı, örgütlerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşması açısından büyük önem taşımaktadır. Çevre dostu davranışların teşvik edilmesi, kurumların sürdürülebilirlik konusunda daha etkili bir rol oynamasını sağlamaktadır. Bu bağlamda, sürdürülebilirlik hedeflerinde başarıya ulaşmak isteyen örgütler, yeşil insan kaynakları yönetimi ile daha sağlam adımlar atabilmektedir. Bu çalışma kapsamında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) örneğinde, bu alanda atılan adımlar incelenmiştir. Çalışanların sürdürülebilirlik konusunda güçlendirilmesi, organizasyonun çıkarları için de faydalıdır. Yapılan çalışma sonucunda, İBB’nin sürdürülebilirlik bağlamında artan çabalarının olduğu ve bu çalışmalarda personelin sürece aktif olarak dahil edildiği gözlemlenmiştir. Aynı zamanda bu çalışmalar, iş birliklerine dayalı olarak eğitim, seminer, çalıştay ve çeşitli faaliyetler kapsamında gerçekleştirilmektedir. Tüm birimlerde bu faaliyetlerin uygulanması önerisiyle, yeşil şehir olma yolunda daha güçlü adımlar atılması tavsiye edilmektedir.
  • Öğe
    Renyi Type Holographic Dark Energy
    (Springer, 2024) Aktaş, Arzu; Yılmaz, İhsan
    Dark energy is one of the prominent mysteries of the universe that still awaits a solution. One of the plausible ways to collect data about any formation or understand its information capacity is to investigate the entropy of that formation. In this study, Renyi Holographic Dark Energy (RHDE) matter distribution is analyzed within the framework of General Relativity Theory, considering homogeneous and isotropic Friedmann-Robertson- Walker (FRW) space-time. Hubble parameter and RHDE density were used to obtain exact solutions of Einstein field equations. The analysis of the obtained solutions was performed by drawing evolution graphs for redshift z.
  • Öğe
    Touching the Loss and Creating a New Sense of Being in Clay Field Therapy: A Longitudinal Phenomenological Research
    (Halil Eksi, 2025) Başoğlu Yavuz, Saba
    Clay Field Therapy is a trauma-informed Sensorimotor Art Therapy rooted in haptic perception. It emphasizes the tactile relationship between the individual’s hands and materials, providing a non-verbal avenue for deep therapeutic processing. The combination of three fundamental materials creates Clay Field: a rectangular wooden box filled with smooth clay and warm water. This longitudinal phenomenological study aims to examine the experiences of individuals undergoing Clay Field Therapy to process complex grief. The participant group consists of four women, aged between 30 and 45, who sought Clay Field Therapy due to their unique experiences of loss and grief. Data was collected through participant-led, in-depth, process-oriented, and semi-structured interviews conducted after the first and twelfth Clay Field sessions of each participant. Longitudinal Interpretative Phenomenological Analysis was employed to explore in detail how participants attributed meaning to their experiences, changes, and transformations during Clay Field Therapy. Four superordinate themes emerged from the analysis of data: beyond words, from nothingness towards existence, from tangible experiences towards a transformative spiritual experience, and a comprehensive sense of being. Clay Field Therapy facilitates not only the resolution of the grief process but also enables profound existential work and spiritual growth. This process, in which individuals reconstruct the meaning of life through their tactile encounters in the Clay Field, has been conceptualized as “Embodied Reflection.”
  • Öğe
    Küresel Ekonomide Göçmen Olmak : Göçmen Girişimciliği
    (2024) Habip, Elif; Konuk Kandemir, Nebiye
    Göç ve göçmenin evrildiği durum, göç olgusunun farklı boyutlarıyla ele alınmasını, yeni kavramlar üzerinden tekrar yorumlanmasını gerektirmektedir. Göçmenlerin, ekonomik hayata katılımlarını ifade etmek üzere kullanılan “göçmen girişimci” ve “göçmen girişimciliği” gibi kavramlar göç olgusunun ekonomik yansımasıyla ortaya çıkan kavramlardır. Bu bağlamda araştırmada, göçmen girişimciliğini konu alan çalışmaların nasıl incelendiği ve çalışmaların kapsamının ne yöne evrildiği ortaya konulmaktadır. Bu bakış açısıyla araştırma kapsamında “migration entrepreneurship”, “migrant entrepreneurship”, “immigrant entrepreneurship” kavramları dikkate alınarak Web of Science veri tabanından veriler toplanmıştır. Araştırmaya dâhil edilen 464 çalışma bibliyometrik analiz yoluyla incelenmiş ve elde edilen veriler görsel haritalama tekniğiyle sunulmuştur. Aynı zamanda Web of Science Core Collection veri tabanında bu kavramları içeren makaleler, alıntı sayıları başta olmak üzere birçok açıdan VOSviewer software ile analiz edilmiştir.
  • Öğe
    α-1 Antitripsin Eksikliğinde Epigenetik ve Beslenme
    (2024) Özçalkap İçöz, Rümeysa; Büyükuslu, Nihal
    α-1-proteinaz inhibitörü (PI) olarak da bilinen α-1 antitripsin (AAT), dolaşımdaki en bol serin proteaz inhibitörüdür (serpin) ve serpin süper ailesinin prototipik üyesidir. AAT, tripsin yerine birincil olarak nötrofil elastazını (NE) inhibe eder. AAT kodlayan gen üzerinde de meydana gelen mutasyonlar sonucunda AAT eksikliği (AATD) meydana gelmektedir. AATD'li hastalar amfizem, Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), karaciğer yetmezliği ve daha az yaygın olarak sistemik anti-nötrofil sitoplazmik antikor (ANCA)- pozitif vaskülit ve nekrotizan pannikülite karşı hassastır. Tek nükleotid polimorfizmleri (TNP'ler), DNA metilasyonu, değiştirilmiş mikroRNA (miRNA) ekspresyonu ve SERPINA1 geni mRNA izoformları dahil olmak üzere çok sayıda epigenetik faktörün AATD'nin klinik görünümü üzerinde bilinen veya olası doğrudan etkileri vardır. Beslenme şekli epigenetik mekanizmaları etkilemektedir. Dolayısıyla AATD’ye bağlı gelişen solunum yolu ve karaciğer hastalıklarının progrozunu beslenme stratejileriyle değiştirmek mümkün olabilir.
  • Öğe
    Serebral Palsili Ambulatuar Çocuklarda Yaşam Kalitesi, Fiziksel Aktivite ve Fonksiyonel Bağımsızlığın Araştırılması
    (2024) Şeker Abanoz, Ebru; Aslan Keleş, Yasemin; Köroğlu, Fahri; Uzun, Nejla; Kuran Aslan, Gökşen
    Amaç: Çalışmanın amacı, farklı fonksiyonel seviyelerdeki Serebral Palsi (SP)’li ambulatuar çocuklarda yaşam kalitesi, fiziksel aktivite ve fonksiyonel bağımsızlığın araştırılmasıdır. Yöntem: Çalışmaya Özel Eğitim Merkezi'nde eğitim gören, Kaba Motor Fonksiyon Sınıflandırma Sistemi (KMFSS)”ne göre seviyesi I, II ve III olan 8-12 yaş arasındaki çocuklar dahil edildi. Olgularda yaşam kalitesi “Serebral Palsi’de Yaşam Kalitesi Anketi (CP QOL) ile, fonksiyonel bağımsızlık seviyesi WeeFIM ile, fiziksel aktivite düzeyleri “Çocuklar için Fiziksel Aktivite Anketi” (PAQ-C) ile değerlendirildi. Bulgular: KMFSS seviyelerine göre WeeFIM'in sfinkter kontrolü, sosyal ve kognitif alt parametreleri hariç tüm alt parametrelerinde, WeeFIM total skoru ve PAQ-C skorunda istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0,017). CPQOL'ın “hizmete erişebilirlik” ve “ebeveyn sağlığı” dışındaki tüm alt parametrelerinde üç grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu görüldü (p<0,017). Çalışma, KMFSS seviyelerine göre karşılaştırıldığında; seviye III’ün, WeeFIM’in tüm alt alanları ve fiziksel aktivite (FA) skorlarının, CP-QOLÇocuk Ölçeği’nin ise “ebeveyn sağlığı”, “emosyonel iyi olma ve özgüven” ile “hizmete erişebilirlik” alanları hariç tüm alan skorlarının düşük olduğu, seviye I’in en yüksek bağımsızlık seviyesine sahip olduğu görülmüştür. Sonuç: Çalışma, ambulatuar SP tanılı çocukların fonksiyonel bağımsızlık seviyelerinin, FA’lerinin ve yaşam kalitelerinin KMFSS seviyelerine göre değişiklik gösterdiğini ve seviye III olan çocukların daha fazla etkilendiğini ortaya koymaktadır. İleride değerlendirme yöntemleri objektif olan ve daha büyük örnekleme sahip çalışmalar planlanmalıdır.
  • Öğe
    Radyoterapi Alan Hastalarda Beslenme Bozuklukları ve Beslenme Bozukluklarına Yaklaşım
    (2024) Baş, Dilşat; Yürüt Çaloğlu, Vuslat
    Yetersiz beslenme kanser hastalarında sıklıkla görülmekte kanser hastalarındaki mortalitenin %10-20'sinden sorumlu tutulmaktadır. Radyoterapi kanser tedavisinde sıklıkla kullanılan tedavi yaklaşımlarından biridir. Radyoterapi uygulanan bölgeye göre radyoterapi sürecinde beslenme ile ilgili birçok yan etki bildirilmiştir. Yeterli beslenme, yan etki şiddetini kontrol eden ve tedavi toleransını arttıran önemli bir parametredir. Ayrıca bireyselleştirilmiş beslenme danışmanlığı ve/veya oral beslenme desteği tedavi sırasında beslenme sorunlarının çözümünde çok etkilidir. Bu sebeple erken dönemde beslenme durumunun değerlendirilmesi ve uygun beslenme danışmanlığı ve desteğinin başlatılması ve tedavi süreci boyunca uygun aralıklarla beslenme durumunun değerlendirilmesi ile bireysel beslenme planının güncellenmesi radyoterapi alan hastalarda beslenme bozukluklarının önlenmesi için temel yaklaşım olarak kabul edilir. Bu derlemede son bilimsel literatür ışığında radyoterapi alan hastalarda beslenme bozukluklarının önlenmesi ve tedavi yaklaşımı tartışılmıştır.
  • Öğe
    Esnek Kıyafetli Giyilebilir Alt Gövde Dış İskelet Sistemi
    (TÜBİTAK, 2023) Bebek, Özkan; İnal, Habibe Serap; Arslan, Yunus Zi·ya; Ünal, Ramazan; Uğurlu, Regai·p Barkan
    Dış iskelet robotlar, paraplejik kullanıcılara yürüme kazanımı sağlamakta etkin olarak kullanılabilmektedir. Ancak bu sistemlerde de geliştirilmesi gereken alanlar bulunmaktadır. Bu proje, dış iskelet robotlarının geliştirilmesinde özellikle şunlara odaklanmıştır: (i) İnsan-makina etkileşiminin konforlu ve sürdürülür hale getirilmesi (ii) İnsanın fiziksel durumunun ölçülebilirliğinin arttırılması (iii) Uyarlanabilir hiyerarşik kontrolcüler ile üst seviyede karar alma mekanizmalarının sağlanması. Dış iskelet kontrolünde karşılaşılan en önemli sorunlardan biri insanın fiziksel durumunun gözlemlenememesidir. Bu durum, insan-makina bütünleşik sisteminin kararlılığının belirlenmesinde sorun teşkil etmektedir. Bu projede, rijit bir dış iskelet sistemi ve dış iskelete entegre veri toplayabilen esnek algılayıcılarla donatılmış bir kıyafet geliştirilmiştir. İnsan-robot-çevre etkileşiminin gözlemlenmesi hiyerarşik kontrolcülerin uygulanmasına olanak vermiştir. Proje kapsamında geliştirilen prototip, klinik çalışma kapsamı dışında yapılan testler ile değerlendirilmiştir. Dış iskelet sisteminin üst düzey yörünge öğrenimi için öncelikle sağlıklı bireylerde yürüme verileri toplanmış, gösterimden öğrenme yaklaşımı izlenerek antropomorfik özelliklere göre yörünge üretimi öğrenilmiştir. Dış iskelet sistemine entegre edilen koltuk değneğine uygulanan kuvvetleri minimize eden son teknoloji pekiştirmeli öğrenme algoritmaları uygulanmıştır. Çevresel etkenleri algılama metotları geliştirilmiş ve çevresel etkenler, öğrenme sırasında aksiyona parametre olarak verilmiştir. Geliştirilen dış iskeletin kontrol algoritması öncelikle benzetim ortamında değerlendirilmiş daha sonra bir alt gövde dış iskeletinde gerçek-zamanlı olarak değerlendirilmiştir. Ek olarak dış iskelet sisteminin güvenli bir şekilde hareket etmesini sağlamak için kontrol sed fonksiyonları kullanılmış, simülasyonda oluşturulan engellerin, kontrol sed fonksiyonuyla çalışan robot modeli tarafından güvenli bir şekilde aşıldığı gözlemlenmiştir. Ayrıca pekiştirmeli öğrenme temelli bir kontrolcü daha geliştirilmiş ve iki bacaklı robotlarda simülasyon ortamında denge bozucu momentum testleriyle doğrulanmıştır.
  • Öğe
    Cumhuriyet Döneminde Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı
    (2024) Polat, Cegerğun
    Türkiye Cumhuriyeti sağlık hizmetleri finansman yapısı ve evrimi, ekonomik ve siyasi değişimlerle yakından ilişkilidir. Sağlık hizmetlerinde Cumhuriyet öncesi dönemden başlayarak değişen iktisadi ve siyasi tablo, savaşlar, salgınlar ve kapitalizmin geçirdiği aşamalar belirleyici olmuştur. Kamu sağlık sigortacılığı, iktisadi gelişmeler ve ihtiyaçlarla gelişmiş, 1960’lı yıllarda sağlık hizmetlerinin sosyalizasyonunda önemli finansal kaynak oluşturmuştur. 1980’li yıllarda kapitalizmin neoliberal dönüşümü ve sermayenin küreselleşmesi, sağlık hizmetlerini sosyal bir politika olmaktan çıkarmıştır. Bu süreç 1982 Anayasası ile resmileşmiş, 21 yıllık AKP döneminde uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile süreç tamamlanmıştır. Sağlık hizmetlerinde devletin rolünün azalması ve özel sektörün desteklenmesi, sağlık hizmetlerinin piyasalaşmasına ve ticarileşmesine yol açmıştır. Sağlıkta metalaşma olarak tanımlanabilecek bu süreç, sağlık hizmetlerinin finansmanında özel sağlık sigortacılığının büyüdüğü, cepten ödemenin arttığı bir dönemi getirmiştir.
  • Öğe
    Kâbuslar ve Rüyalar: Bilim Kurguda Siborg Temsilleri
    (2023) Erol, Volkan
    Makine ve insan birlikteliğinin bir yansıması olan siborglar, yalnızca bilim kurgu yazınının ve sinemasının değil, insanın hayal kurmaya, hikâye anlatmaya başladığı zamanlardan beri üretilen anlatıların bir parçası olmuş, mitolojilerde kendini göstermiştir. Distopik ve ütopik edebiyatın, daha sonra ise bilim kurgunun önemli bir parçası haline gelen siborglar, hem makineleşme, insanlığın kaybı gibi korkuların, hem de ölümsüzlük, mükemmellik gibi arzuların yansıtıldığı bir tema olmuş; siborgların cinsiyetsiz olma durumları onları, toplumsal cinsiyet, cinsellik, beden üzerine söylemlerin de odağına yerleştirmiştir. Çalışmanın amacı bilim kurgu türünde siborgların sunumunu beden, cinsellik ve cinsiyet çerçevesinde incelemektir. Bu çerçevede, özellikle, göstergebilime daha geniş bir yelpazeden bakan ve her sembolün ve imgenin başka bir şeyin yerine geçebilecek şekilde değerlendirilebileceğini belirten Umberto Eco’nun yaklaşımı benimsenerek, seçilen örnekler üzerinden çözümlemeler yapılmıştır. Yapılan çözümlemeler, siborg kavramının özellikle cinsiyet çalışmaları için elverişli bir alan oluşturduğunu ortaya koymuştur. Bilim kurgu sineması ve siborg metaforu, insan ve makinenin birleştiği gelecek tasvirlerinin merkezinde olup, cinsiyet-cinsiyetsizlik kavramlarının interdisipliner bir şekilde çalışılması için zengin bir kaynak oluşturmaktadır.
  • Öğe
    Aşırı Nitelikliliğin I·novati·f Davraniş Üzeri·ndeki· Etki·si·nde Teknostresi·n Moderatör Etki·si·: Akademi·syenler Üzeri·nde Bi·r Uygulama
    (2023) Tanyıldızı, Hilal; Habip, Elif
    Bilgisayar teknolojilerinin kullanımı gün geçtikçe artmaktadır. Örgütlerin bilgisayar teknolojilerini daha aktif kullanma isteği çalışanları bu teknolojilere adapte olma zorunluluğuna neden olmaktadır. Fakat teknoloji kullanımının artışının çalışanlar üzerinde bazı baskılar doğurabileceği de görülmektedir. Teknostres kavramı bu noktada hayatımıza girmektedir. Çalışmanın örneklemi193 akademisyenden oluşmaktadır. Meslek grubu olarak akademisyenlerin seçilmesinin sebebi, bu kişilerin güncel hayatlarında bilgisayar teknolojilerini hem idari hem de akademik anlamda kullanıyor olmasıdır. Araştırma kapsamında elde edilen veriler SPSS programında analiz edilmiştir. Analiz bulgularına göre aşırı nitelikliliğin kendini üstünü görme ve işini küçük görme şeklinde iki boyuta ayrıldığı ve bu bağlamda literatürle benzer sonuç verdiği gözlemlenmiştir. Bu araştırmada aşırı nitelikliliğin kendini sütün görme boyutununinovatif davranış üzerindeki etkisinde tekno-stresin moderatör etkisi vardır. Diğer taraftan aşırı nitelikliliğin işini küçük görme boyutununinovatif davranış üzerindeki etkisinde tekno-stresin moderatör etkisi bulgulanmamıştır.
  • Öğe
    Kanamamış Anevrizmalarda Takip ve Tedavi Kararı
    (2022) Özlük, Enes; Işlak, Civan
    Günümüzde, görüntüleme tekniklerinin git- tikçe yaygınlaşması ve görüntüleme çözünür- lüğünün artması nedeniyle asemptomatik ve kanamamış intrakranial anevrizmalarla (KİA) daha sık karşılaşılmaktadır. KİA saptanması hem hasta hem de hekim için bir ikilem oluştur- maktadır. Anevrizma rüptürü yüksek morbidite ve mortalite ile sonlanabilirken tedavi girişimi de belli oranda morbi-mortaliteye sahiptir. Dolayısıyla takip ya da tedavi kararı bilimsel veriler ışığında alınmalıdır. Bu bölümde, hangi anevrizmalar tedavi edilmeli sorusuna yanıt aranarak geriye kalan popülasyonda tedavi yarar-zarar riskleri ortaya konarak takip ve tedavi seçeneklerine yaklaşım irdelenecektir. Buradaki bilgiler literatür bilgileri ile birlikte uzun yıllar bu hastaların tedavi ve takibini yapmış bir hekimin kişisel kanaatlerini de taşımaktadır.
  • Öğe
    Deselerasyon: Atletik Performans İçin Fiziki Yönü: Geleneksel Derleme
    (2022) İskipci, Mert; Aktüre, Kaan Gürbey; Yılmaz, Doğukan; Arkis, Doruk; Feder, Eren
    Yüksek şiddetli akselerasyon ve deselerasyonlar, takım sporla- rında ve bireysel sporlarda eylemlerin verimli bir şekilde gerçekleştirilmesi için temel bileşenler arasında yer almaktadır. Deselerasyonlar, genellikle ani ve kademeli bir durma gerektiren veya yön değişikliğinden önce vücudun hızını azaltmak için birçok spor dalında kullanılmaktadır. Doğaları gereği yüksek şiddette gerçekleştirilen akselerasyon ve deselerasyon eylemleri, bireysel ve takım sporlarının belki de en fazla tekrarlanan eylemleri arasında yer almaktadır. Özellikle ani deselerasyon ve akselerasyonu içerisinde barındıran, yön değişimi temelli spor branşları içerisinde bu eylemlerin verimlilik seviyesi sportif başarıyı büyük oranda belirleyebilmektedir. Bir sporcunun deselerasyon gerçekleştirebilmesi için kütle merkezinin yerle temas noktasının arkasında olması, eklem sertliğinde azalmanın gerçekleşmesi, uçuş süresinin en aza indirilmesi ve iniş mesafesinin en üst düzeye çıkarılması gerekmektedir. Akselerasyonlarla karşılaştırıldığında, yüksek şiddetli yavaşlamalar daha büyük bir hız değişimi oranı sergilemektedir ve takım sporlarında çok daha sık görülmektedir. Yavaşlamanın sportif performans içerisindeki önemi, sporcuların yön değiştirme ve çarpışmalardan kaçınabilme yeteneklerinin optimum düzeyde gerçekleşmesi için önemli görünmektedir. Ayrıca, deselerasyon, performans ve toparlanma için önemli bir husus olan kas yorgunluğuna ve hasarına önemli bir katkıda bulunabilir. Bu önemi nedeniyle akselerasyon ve deselerasyon, monitörize edilmesi gereken gereken önemli değişken- ler olarak kabul edilir. Bu nedenle antrenman ve müsabakalar sırasında deselerasyonun mekanik yükünün belirlenmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Sonuç olarak yatay deselerasyonun dikkatli bir biçimde de- ğerlendirilmesi, antrene edilmesi, buna göre monitörize edilmesinin takım ve bireysel spor dallarında önemli bir bileşen olarak görülmelidir. Tüm bu aktarılanlar doğrultusunda derlemenin amacı, deselerasyonun atletik performans üzerindeki etkisini ve fiziksel yönlerini anlamaktır.
  • Öğe
    Hedonik Açlık Durumunun Besinlere Karşı Duyulan İstek ve Beslenme Alışkanlıkları ile İlişkisi
    (Düzce Üni·versi·tesi·, 2024) Özçalkap İçöz, Rümeysa; Sönmez, Aleyna; Atar, Aslıhan; Batar, Nazlı; Nas, Sevil
    Amaç: Bu çalışmada, üniversite öğrencilerinin besin alımlarının hedonik açlıkla olan ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Kesitsel, tanımlayıcı tipte olan bu çalışma Şubat- Mayıs 2022 tarihleri arasında bir vakıf üniversitesinin sağlık bilimleri fakültesinde öğrenim gören gönüllü katılımcılar ile yürütülmüştür. Örneklem büyüklüğü G*Power 3.1.9.7 programı ile etki büyüklüğü 0,25 hata oranı 0,05 ve yüzde 95 güçle 197 kişi olarak belirlenmiştir. Çalışmanın örneklemini çalışmaya katılmayı kabul eden 199 öğrenci oluşturmuştur. Katılımcıların demografik bilgileri ve beslenme alışkanlıkları genel bilgi formu ile hedonik açlık durumu ise besin gücü ölçeği (BGÖ) ile çevrimiçi olarak sorgulanmıştır. Beslenme alışkanlıkları BGÖ puanı ile ilişkilendirilmiştir. Bulgular: Erkek cinsiyette kadın cinsiyetine göre BGÖ puanı daha yüksek bulunmuştur. (p<0,05). BKİ sınıflandırmasında da hafif şişman katılımcılarda BGÖ puanı daha yüksek bulunmuştur. (p<0,05). Yemek seçiminde bulunan katılımcıların BGÖ besine ulaşılabilirlik, besin mevcudiyeti, besin tadına bakılması düzeyleri yemek seçmeyenlere göre anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p<0,05). Sonuç: Özellikle lezzetli besinlerin bulunduğu obezojenik ortamda hedonik açlığın obeziteye yol açacağını düşündürmektedir. Hedonik açlıkta cinsiyet farklılıkları ve BKİ ile BGÖ puanları arasında korelasyon gözlemlenmiştir. Ayrıca beslenme alışkanlıkları cinsiyet, BKİ ve hedonik açlığın ölçümünde kullanılan BGÖ puanları ile yakından ilişkili bulunmuştur. Bu alışkanlıkların saptanması obezite gibi beslenme alışkanlıkları ile ilişkili kronik hastalıkların önlenmesinde tedavi stratejisi olarak kullanılabilir.