TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Küresel Ekonomide Göçmen Olmak : Göçmen Girişimciliği(2024) Habip, Elif; Konuk Kandemir, NebiyeGöç ve göçmenin evrildiği durum, göç olgusunun farklı boyutlarıyla ele alınmasını, yeni kavramlar üzerinden tekrar yorumlanmasını gerektirmektedir. Göçmenlerin, ekonomik hayata katılımlarını ifade etmek üzere kullanılan “göçmen girişimci” ve “göçmen girişimciliği” gibi kavramlar göç olgusunun ekonomik yansımasıyla ortaya çıkan kavramlardır. Bu bağlamda araştırmada, göçmen girişimciliğini konu alan çalışmaların nasıl incelendiği ve çalışmaların kapsamının ne yöne evrildiği ortaya konulmaktadır. Bu bakış açısıyla araştırma kapsamında “migration entrepreneurship”, “migrant entrepreneurship”, “immigrant entrepreneurship” kavramları dikkate alınarak Web of Science veri tabanından veriler toplanmıştır. Araştırmaya dâhil edilen 464 çalışma bibliyometrik analiz yoluyla incelenmiş ve elde edilen veriler görsel haritalama tekniğiyle sunulmuştur. Aynı zamanda Web of Science Core Collection veri tabanında bu kavramları içeren makaleler, alıntı sayıları başta olmak üzere birçok açıdan VOSviewer software ile analiz edilmiştir.Öğe ?-1 Antitripsin Eksikliğinde Epigenetik ve Beslenme(2024) Özçalkap İçöz, Rümeysa; Büyükuslu, Nihal?-1-proteinaz inhibitörü (PI) olarak da bilinen ?-1 antitripsin (AAT), dolaşımdaki en bol serin proteaz inhibitörüdür (serpin) ve serpin süper ailesinin prototipik üyesidir. AAT, tripsin yerine birincil olarak nötrofil elastazını (NE) inhibe eder. AAT kodlayan gen üzerinde de meydana gelen mutasyonlar sonucunda AAT eksikliği (AATD) meydana gelmektedir. AATD'li hastalar amfizem, Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), karaciğer yetmezliği ve daha az yaygın olarak sistemik anti-nötrofil sitoplazmik antikor (ANCA)- pozitif vaskülit ve nekrotizan pannikülite karşı hassastır. Tek nükleotid polimorfizmleri (TNP'ler), DNA metilasyonu, değiştirilmiş mikroRNA (miRNA) ekspresyonu ve SERPINA1 geni mRNA izoformları dahil olmak üzere çok sayıda epigenetik faktörün AATD'nin klinik görünümü üzerinde bilinen veya olası doğrudan etkileri vardır. Beslenme şekli epigenetik mekanizmaları etkilemektedir. Dolayısıyla AATD’ye bağlı gelişen solunum yolu ve karaciğer hastalıklarının progrozunu beslenme stratejileriyle değiştirmek mümkün olabilir.Öğe Serebral Palsili Ambulatuar Çocuklarda Yaşam Kalitesi, Fiziksel Aktivite ve Fonksiyonel Bağımsızlığın Araştırılması(2024) Şeker Abanoz, Ebru; Aslan Keleş, Yasemin; Köroğlu, Fahri; Uzun, Nejla; Kuran Aslan, GökşenAmaç: Çalışmanın amacı, farklı fonksiyonel seviyelerdeki Serebral Palsi (SP)’li ambulatuar çocuklarda yaşam kalitesi, fiziksel aktivite ve fonksiyonel bağımsızlığın araştırılmasıdır. Yöntem: Çalışmaya Özel Eğitim Merkezi'nde eğitim gören, Kaba Motor Fonksiyon Sınıflandırma Sistemi (KMFSS)”ne göre seviyesi I, II ve III olan 8-12 yaş arasındaki çocuklar dahil edildi. Olgularda yaşam kalitesi “Serebral Palsi’de Yaşam Kalitesi Anketi (CP QOL) ile, fonksiyonel bağımsızlık seviyesi WeeFIM ile, fiziksel aktivite düzeyleri “Çocuklar için Fiziksel Aktivite Anketi” (PAQ-C) ile değerlendirildi. Bulgular: KMFSS seviyelerine göre WeeFIM'in sfinkter kontrolü, sosyal ve kognitif alt parametreleri hariç tüm alt parametrelerinde, WeeFIM total skoru ve PAQ-C skorunda istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0,017). CPQOL'ın “hizmete erişebilirlik” ve “ebeveyn sağlığı” dışındaki tüm alt parametrelerinde üç grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu görüldü (p<0,017). Çalışma, KMFSS seviyelerine göre karşılaştırıldığında; seviye III’ün, WeeFIM’in tüm alt alanları ve fiziksel aktivite (FA) skorlarının, CP-QOLÇocuk Ölçeği’nin ise “ebeveyn sağlığı”, “emosyonel iyi olma ve özgüven” ile “hizmete erişebilirlik” alanları hariç tüm alan skorlarının düşük olduğu, seviye I’in en yüksek bağımsızlık seviyesine sahip olduğu görülmüştür. Sonuç: Çalışma, ambulatuar SP tanılı çocukların fonksiyonel bağımsızlık seviyelerinin, FA’lerinin ve yaşam kalitelerinin KMFSS seviyelerine göre değişiklik gösterdiğini ve seviye III olan çocukların daha fazla etkilendiğini ortaya koymaktadır. İleride değerlendirme yöntemleri objektif olan ve daha büyük örnekleme sahip çalışmalar planlanmalıdır.Öğe Radyoterapi Alan Hastalarda Beslenme Bozuklukları ve Beslenme Bozukluklarına Yaklaşım(2024) Baş, Dilşat; Yürüt Çaloğlu, VuslatYetersiz beslenme kanser hastalarında sıklıkla görülmekte kanser hastalarındaki mortalitenin %10-20'sinden sorumlu tutulmaktadır. Radyoterapi kanser tedavisinde sıklıkla kullanılan tedavi yaklaşımlarından biridir. Radyoterapi uygulanan bölgeye göre radyoterapi sürecinde beslenme ile ilgili birçok yan etki bildirilmiştir. Yeterli beslenme, yan etki şiddetini kontrol eden ve tedavi toleransını arttıran önemli bir parametredir. Ayrıca bireyselleştirilmiş beslenme danışmanlığı ve/veya oral beslenme desteği tedavi sırasında beslenme sorunlarının çözümünde çok etkilidir. Bu sebeple erken dönemde beslenme durumunun değerlendirilmesi ve uygun beslenme danışmanlığı ve desteğinin başlatılması ve tedavi süreci boyunca uygun aralıklarla beslenme durumunun değerlendirilmesi ile bireysel beslenme planının güncellenmesi radyoterapi alan hastalarda beslenme bozukluklarının önlenmesi için temel yaklaşım olarak kabul edilir. Bu derlemede son bilimsel literatür ışığında radyoterapi alan hastalarda beslenme bozukluklarının önlenmesi ve tedavi yaklaşımı tartışılmıştır.Öğe Esnek Kıyafetli Giyilebilir Alt Gövde Dış İskelet Sistemi(TÜBİTAK, 2023) Bebek, Özkan; İnal, Habibe Serap; Arslan, Yunus Zi·ya; Ünal, Ramazan; Uğurlu, Regai·p BarkanDış iskelet robotlar, paraplejik kullanıcılara yürüme kazanımı sağlamakta etkin olarak kullanılabilmektedir. Ancak bu sistemlerde de geliştirilmesi gereken alanlar bulunmaktadır. Bu proje, dış iskelet robotlarının geliştirilmesinde özellikle şunlara odaklanmıştır: (i) İnsan-makina etkileşiminin konforlu ve sürdürülür hale getirilmesi (ii) İnsanın fiziksel durumunun ölçülebilirliğinin arttırılması (iii) Uyarlanabilir hiyerarşik kontrolcüler ile üst seviyede karar alma mekanizmalarının sağlanması. Dış iskelet kontrolünde karşılaşılan en önemli sorunlardan biri insanın fiziksel durumunun gözlemlenememesidir. Bu durum, insan-makina bütünleşik sisteminin kararlılığının belirlenmesinde sorun teşkil etmektedir. Bu projede, rijit bir dış iskelet sistemi ve dış iskelete entegre veri toplayabilen esnek algılayıcılarla donatılmış bir kıyafet geliştirilmiştir. İnsan-robot-çevre etkileşiminin gözlemlenmesi hiyerarşik kontrolcülerin uygulanmasına olanak vermiştir. Proje kapsamında geliştirilen prototip, klinik çalışma kapsamı dışında yapılan testler ile değerlendirilmiştir. Dış iskelet sisteminin üst düzey yörünge öğrenimi için öncelikle sağlıklı bireylerde yürüme verileri toplanmış, gösterimden öğrenme yaklaşımı izlenerek antropomorfik özelliklere göre yörünge üretimi öğrenilmiştir. Dış iskelet sistemine entegre edilen koltuk değneğine uygulanan kuvvetleri minimize eden son teknoloji pekiştirmeli öğrenme algoritmaları uygulanmıştır. Çevresel etkenleri algılama metotları geliştirilmiş ve çevresel etkenler, öğrenme sırasında aksiyona parametre olarak verilmiştir. Geliştirilen dış iskeletin kontrol algoritması öncelikle benzetim ortamında değerlendirilmiş daha sonra bir alt gövde dış iskeletinde gerçek-zamanlı olarak değerlendirilmiştir. Ek olarak dış iskelet sisteminin güvenli bir şekilde hareket etmesini sağlamak için kontrol sed fonksiyonları kullanılmış, simülasyonda oluşturulan engellerin, kontrol sed fonksiyonuyla çalışan robot modeli tarafından güvenli bir şekilde aşıldığı gözlemlenmiştir. Ayrıca pekiştirmeli öğrenme temelli bir kontrolcü daha geliştirilmiş ve iki bacaklı robotlarda simülasyon ortamında denge bozucu momentum testleriyle doğrulanmıştır.Öğe Cumhuriyet Döneminde Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı(2024) Polat, CegerğunTürkiye Cumhuriyeti sağlık hizmetleri finansman yapısı ve evrimi, ekonomik ve siyasi değişimlerle yakından ilişkilidir. Sağlık hizmetlerinde Cumhuriyet öncesi dönemden başlayarak değişen iktisadi ve siyasi tablo, savaşlar, salgınlar ve kapitalizmin geçirdiği aşamalar belirleyici olmuştur. Kamu sağlık sigortacılığı, iktisadi gelişmeler ve ihtiyaçlarla gelişmiş, 1960’lı yıllarda sağlık hizmetlerinin sosyalizasyonunda önemli finansal kaynak oluşturmuştur. 1980’li yıllarda kapitalizmin neoliberal dönüşümü ve sermayenin küreselleşmesi, sağlık hizmetlerini sosyal bir politika olmaktan çıkarmıştır. Bu süreç 1982 Anayasası ile resmileşmiş, 21 yıllık AKP döneminde uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile süreç tamamlanmıştır. Sağlık hizmetlerinde devletin rolünün azalması ve özel sektörün desteklenmesi, sağlık hizmetlerinin piyasalaşmasına ve ticarileşmesine yol açmıştır. Sağlıkta metalaşma olarak tanımlanabilecek bu süreç, sağlık hizmetlerinin finansmanında özel sağlık sigortacılığının büyüdüğü, cepten ödemenin arttığı bir dönemi getirmiştir.Öğe Kâbuslar ve Rüyalar: Bilim Kurguda Siborg Temsilleri(2023) Erol, VolkanMakine ve insan birlikteliğinin bir yansıması olan siborglar, yalnızca bilim kurgu yazınının ve sinemasının değil, insanın hayal kurmaya, hikâye anlatmaya başladığı zamanlardan beri üretilen anlatıların bir parçası olmuş, mitolojilerde kendini göstermiştir. Distopik ve ütopik edebiyatın, daha sonra ise bilim kurgunun önemli bir parçası haline gelen siborglar, hem makineleşme, insanlığın kaybı gibi korkuların, hem de ölümsüzlük, mükemmellik gibi arzuların yansıtıldığı bir tema olmuş; siborgların cinsiyetsiz olma durumları onları, toplumsal cinsiyet, cinsellik, beden üzerine söylemlerin de odağına yerleştirmiştir. Çalışmanın amacı bilim kurgu türünde siborgların sunumunu beden, cinsellik ve cinsiyet çerçevesinde incelemektir. Bu çerçevede, özellikle, göstergebilime daha geniş bir yelpazeden bakan ve her sembolün ve imgenin başka bir şeyin yerine geçebilecek şekilde değerlendirilebileceğini belirten Umberto Eco’nun yaklaşımı benimsenerek, seçilen örnekler üzerinden çözümlemeler yapılmıştır. Yapılan çözümlemeler, siborg kavramının özellikle cinsiyet çalışmaları için elverişli bir alan oluşturduğunu ortaya koymuştur. Bilim kurgu sineması ve siborg metaforu, insan ve makinenin birleştiği gelecek tasvirlerinin merkezinde olup, cinsiyet-cinsiyetsizlik kavramlarının interdisipliner bir şekilde çalışılması için zengin bir kaynak oluşturmaktadır.Öğe Aşırı Nitelikliliğin I·novati·f Davraniş Üzeri·ndeki· Etki·si·nde Teknostresi·n Moderatör Etki·si·: Akademi·syenler Üzeri·nde Bi·r Uygulama(2023) Tanyıldızı, Hilal; Habip, ElifBilgisayar teknolojilerinin kullanımı gün geçtikçe artmaktadır. Örgütlerin bilgisayar teknolojilerini daha aktif kullanma isteği çalışanları bu teknolojilere adapte olma zorunluluğuna neden olmaktadır. Fakat teknoloji kullanımının artışının çalışanlar üzerinde bazı baskılar doğurabileceği de görülmektedir. Teknostres kavramı bu noktada hayatımıza girmektedir. Çalışmanın örneklemi193 akademisyenden oluşmaktadır. Meslek grubu olarak akademisyenlerin seçilmesinin sebebi, bu kişilerin güncel hayatlarında bilgisayar teknolojilerini hem idari hem de akademik anlamda kullanıyor olmasıdır. Araştırma kapsamında elde edilen veriler SPSS programında analiz edilmiştir. Analiz bulgularına göre aşırı nitelikliliğin kendini üstünü görme ve işini küçük görme şeklinde iki boyuta ayrıldığı ve bu bağlamda literatürle benzer sonuç verdiği gözlemlenmiştir. Bu araştırmada aşırı nitelikliliğin kendini sütün görme boyutununinovatif davranış üzerindeki etkisinde tekno-stresin moderatör etkisi vardır. Diğer taraftan aşırı nitelikliliğin işini küçük görme boyutununinovatif davranış üzerindeki etkisinde tekno-stresin moderatör etkisi bulgulanmamıştır.Öğe Kanamamış Anevrizmalarda Takip ve Tedavi Kararı(2022) Özlük, Enes; Işlak, CivanGünümüzde, görüntüleme tekniklerinin git- tikçe yaygınlaşması ve görüntüleme çözünür- lüğünün artması nedeniyle asemptomatik ve kanamamış intrakranial anevrizmalarla (KİA) daha sık karşılaşılmaktadır. KİA saptanması hem hasta hem de hekim için bir ikilem oluştur- maktadır. Anevrizma rüptürü yüksek morbidite ve mortalite ile sonlanabilirken tedavi girişimi de belli oranda morbi-mortaliteye sahiptir. Dolayısıyla takip ya da tedavi kararı bilimsel veriler ışığında alınmalıdır. Bu bölümde, hangi anevrizmalar tedavi edilmeli sorusuna yanıt aranarak geriye kalan popülasyonda tedavi yarar-zarar riskleri ortaya konarak takip ve tedavi seçeneklerine yaklaşım irdelenecektir. Buradaki bilgiler literatür bilgileri ile birlikte uzun yıllar bu hastaların tedavi ve takibini yapmış bir hekimin kişisel kanaatlerini de taşımaktadır.Öğe Deselerasyon: Atletik Performans İçin Fiziki Yönü: Geleneksel Derleme(2022) İskipci, Mert; Aktüre, Kaan Gürbey; Yılmaz, Doğukan; Arkis, Doruk; Feder, ErenYüksek şiddetli akselerasyon ve deselerasyonlar, takım sporla- rında ve bireysel sporlarda eylemlerin verimli bir şekilde gerçekleştirilmesi için temel bileşenler arasında yer almaktadır. Deselerasyonlar, genellikle ani ve kademeli bir durma gerektiren veya yön değişikliğinden önce vücudun hızını azaltmak için birçok spor dalında kullanılmaktadır. Doğaları gereği yüksek şiddette gerçekleştirilen akselerasyon ve deselerasyon eylemleri, bireysel ve takım sporlarının belki de en fazla tekrarlanan eylemleri arasında yer almaktadır. Özellikle ani deselerasyon ve akselerasyonu içerisinde barındıran, yön değişimi temelli spor branşları içerisinde bu eylemlerin verimlilik seviyesi sportif başarıyı büyük oranda belirleyebilmektedir. Bir sporcunun deselerasyon gerçekleştirebilmesi için kütle merkezinin yerle temas noktasının arkasında olması, eklem sertliğinde azalmanın gerçekleşmesi, uçuş süresinin en aza indirilmesi ve iniş mesafesinin en üst düzeye çıkarılması gerekmektedir. Akselerasyonlarla karşılaştırıldığında, yüksek şiddetli yavaşlamalar daha büyük bir hız değişimi oranı sergilemektedir ve takım sporlarında çok daha sık görülmektedir. Yavaşlamanın sportif performans içerisindeki önemi, sporcuların yön değiştirme ve çarpışmalardan kaçınabilme yeteneklerinin optimum düzeyde gerçekleşmesi için önemli görünmektedir. Ayrıca, deselerasyon, performans ve toparlanma için önemli bir husus olan kas yorgunluğuna ve hasarına önemli bir katkıda bulunabilir. Bu önemi nedeniyle akselerasyon ve deselerasyon, monitörize edilmesi gereken gereken önemli değişken- ler olarak kabul edilir. Bu nedenle antrenman ve müsabakalar sırasında deselerasyonun mekanik yükünün belirlenmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Sonuç olarak yatay deselerasyonun dikkatli bir biçimde de- ğerlendirilmesi, antrene edilmesi, buna göre monitörize edilmesinin takım ve bireysel spor dallarında önemli bir bileşen olarak görülmelidir. Tüm bu aktarılanlar doğrultusunda derlemenin amacı, deselerasyonun atletik performans üzerindeki etkisini ve fiziksel yönlerini anlamaktır.Öğe Hedonik Açlık Durumunun Besinlere Karşı Duyulan İstek ve Beslenme Alışkanlıkları ile İlişkisi(Düzce Üni·versi·tesi·, 2024) Özçalkap İçöz, Rümeysa; Sönmez, Aleyna; Atar, Aslıhan; Batar, Nazlı; Nas, SevilAmaç: Bu çalışmada, üniversite öğrencilerinin besin alımlarının hedonik açlıkla olan ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Kesitsel, tanımlayıcı tipte olan bu çalışma Şubat- Mayıs 2022 tarihleri arasında bir vakıf üniversitesinin sağlık bilimleri fakültesinde öğrenim gören gönüllü katılımcılar ile yürütülmüştür. Örneklem büyüklüğü G*Power 3.1.9.7 programı ile etki büyüklüğü 0,25 hata oranı 0,05 ve yüzde 95 güçle 197 kişi olarak belirlenmiştir. Çalışmanın örneklemini çalışmaya katılmayı kabul eden 199 öğrenci oluşturmuştur. Katılımcıların demografik bilgileri ve beslenme alışkanlıkları genel bilgi formu ile hedonik açlık durumu ise besin gücü ölçeği (BGÖ) ile çevrimiçi olarak sorgulanmıştır. Beslenme alışkanlıkları BGÖ puanı ile ilişkilendirilmiştir. Bulgular: Erkek cinsiyette kadın cinsiyetine göre BGÖ puanı daha yüksek bulunmuştur. (p<0,05). BKİ sınıflandırmasında da hafif şişman katılımcılarda BGÖ puanı daha yüksek bulunmuştur. (p<0,05). Yemek seçiminde bulunan katılımcıların BGÖ besine ulaşılabilirlik, besin mevcudiyeti, besin tadına bakılması düzeyleri yemek seçmeyenlere göre anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p<0,05). Sonuç: Özellikle lezzetli besinlerin bulunduğu obezojenik ortamda hedonik açlığın obeziteye yol açacağını düşündürmektedir. Hedonik açlıkta cinsiyet farklılıkları ve BKİ ile BGÖ puanları arasında korelasyon gözlemlenmiştir. Ayrıca beslenme alışkanlıkları cinsiyet, BKİ ve hedonik açlığın ölçümünde kullanılan BGÖ puanları ile yakından ilişkili bulunmuştur. Bu alışkanlıkların saptanması obezite gibi beslenme alışkanlıkları ile ilişkili kronik hastalıkların önlenmesinde tedavi stratejisi olarak kullanılabilir.Öğe Effects of the COVID-19 lockdown on elite volleyball athletes(2022) Kudaş, Savaş; Uluşahin, Seda Biçici; Arslan, Hatice Nilden; Durukan, ElifObjective: To investigate how elite female and male volleyball players spent their time during lockdown in terms of keeping up their physical training and maintaining wellbeing as well as their beliefs, attitudes and expectation/perceptions about the upcoming season. Materials and Methods: 331 elite volleyball players took part in the study. A survey, consisted of single and multiple-choice questions was applied. The Chi-square test was used to compare groups’ frequency data. Following Chi-square test, Bonferroni correction was made and the statistical significance level was accepted as p<0.01. The significance level was set as p<0.05 for the rest of statistical analyses. Results: 147 (44.4%) male and 184 (55.6%) female players participated in the study. The mean age was 24.8±5.0 (15-37). Female athletes (97.3%) stated that they did more physical activity than male athletes (83.7%) (p<0.001), 40.8% of male athletes thought that they could not maintain their physical condition (p: 0.043). Female players participated exercise programs designed by their conditioners more than male counterparts (p<0.001). Sleep quality which was rated as “good” decreased from 89.8% to 44.2% for male athletes, while it has been decreased from 94.6% to 37.5% for females (p<0.001 for both genders). Conclusion: Majority of athletes had motivation to be physically active during the 9-week lockdown period. Athletes showed that they could overcome training barriers by adapting their exercises and training routines. Female volleyball players were more cautious in terms of being active and avoiding risk of infection.Öğe Sağlıklı Beslenme Önerilerine Uygun Standart Yemek Tarifelerinin Geliştirilmesi: Tanımlayıcı Çalışma(2023) Sakar Schoınas, Ezgi; Akman, MehmetAmaç: Toplumu oluşturan bireylerin sağlığının korunmasında, yetenek ve niteliklerinin geliştirilmesinde, refah düzeyinin artmasında yeterli ve dengeli beslenme en önemli temel unsurlardan birisi olarak kabul edilmektedir. Standart reçetelerdeki enerjiyi azaltmak, glisemik indeksi yüksek besinler yerine glisemik indeksi dü şük besinleri tercih etmek, doymuş yağ ve basit şeker miktarını azaltmak, omega-9 ve lif miktarını artırmak ve bunlara ek olarak uygun pi şirme tekniklerinin kullanılması gibi değişiklikler yapılarak standart tarifler hem sa ğlıklı hem de kronik rahatsızlıklara karşı koruyucu hâle getirilebilir. Bu ça- lışmada, kurumsal yemek sistemindeki menülerde s ıklıkla sunulan 30 standart yemek tarifi incelenmi ş ve her yemek için iki farkl ı standart tarif geliştirilmiştir. Standart tarifelerde yapılan değişiklikler ile yeme- ğin toplam enerji içeri ğinin azaltılması, yemeğin glisemik indeksinin ve glisemik yükünün düşürülmesi, doymuş yağ miktarının ve basit şe- kerin azaltılması, omega-9 miktarının ve posa içeriğinin artırılması, ye- meğin lezzetini ve kabul edilebilirli ğini yükselten uygun pi şirme yönteminin belirlenmesi gibi ilkelerin gerçekleştirilmesi hedeflenmiş- tir. Gereç ve Yöntemler: Otuz standart tarife ve her bir yemek için ge- liştirilen 2 farklı tarife olmak üzere toplam 90 tarifenin tadımı iki kez, gönüllü 10 panelist taraf ından yapılmıştır. Panelist puanlamalar ı so- nucu geliştirilen 30 standart reçeteden 25’i kabul edilmiştir. Bulgular: Et grupları ve makarnalarda sağlıklı beslenme ilkelerine göre yap ılan değişiklikler genel olarak kabul görmüş olup, diğer gruplarda özellikle tatlı grupları için yapılan değişikliklerin yeterli olmadığı ve daha farklı değişikliklerle kabul edilirlik puanlar ının yükseltilebileceği ve daha fazla çeşitte denemeler yapılarak geniş gruplarda çalışılması gerektiği düşünülmektedir. Sonuç: Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar ın, ku- rumsal yemek hizmetlerinde öğünlerin besin değerinin hesaplanmasına olumlu katkı sağlayacağı ve kurumsal yemek hizmetlerinden yararlanan bireylerin standart reçetelerin geli ştirilmesinde ve sa ğlığa etkilerinde önemli rol oynayacağı öngörülmektedir.Öğe Industrial use of food waste(2023) Çoşan, Dilek; Aymankuy, Şimal YakutFood waste is one of the issues whose significance is increasing day by day in the global arena and has become a problem in many environmental, economic, and social areas. Wastes, such as fertilizer and water spent, during the production phase, occupation of the soil, time and effort spent in transportation and cooking processes, pollution of the natural environment, and the risk of not being able to obtain enough food in the future are some of these problems. Recycling, reusing, and minimizing food waste are important for a sustainable life. In this study, the use of waste food in different industrial areas (e.g., health, fashion, gastronomy, fertilizer production, natural preservatives, paint industry, bioplastic, packaging, biodiesel production, and cosmetics) was investigated. The data obtained in the present study were collected and compiled by literature review from secondary sources. It is expected that this study will be a basis for preventing uncertainties about food waste and for waste management practices.Öğe Physical match performance and creatine kinase levels in elite football players(2022) Yapalı, Gökmen; Kürklü, Galip BilenMany studies have shown that creatine kinase (CK) concentration increases following an elite-level football competition. However, the relationship between match performance and CK levels at 72 hours after the match is still unclear. The aim of this study was to determine the relationship between physical match performance data and blood CK levels 72 hours post-match in elite football players. The study included 11 male elite football players (age=26.36±3.29 years, height=181.60±6.1 cm, weight=75.41±5.96 kg). Capillary blood samples were collected from the participants approximately 72 hours post-match and examined by reflectance photometry. Physical match performance data from 2 consecutive matches of a Turkish Super League team (while competing in the UEFA Europa League) were collected by a computerized video tracking system. There was no significant correlation between the players’ CK level and their total distance (p=0.6012), high-intensity (20-24 km/h) running distance (p=0.8837), or sprinting distance (p=0.235). CK level was also not correlated with the percentage of total distance covered in high-intensity running (r=-0.62, p=0.052). However, moderate to strong negative correlations were observed between CK level and percentage of total distance covered in sprinting (r=-0.67, p=0.032) and percentage of total distance covered in high-intensity running and sprinting (r=-0.70, p=0.022). The current study suggests the benefit of evaluating distances covered in the game and CK concentrations 72 hours post-match while planning recovery interventions.Öğe The Current State of Social Entrepreneurship: Comparing Turkish with South African Examples(2023) Konuk Kandemir, Nebiye; Mara, Cashandra; Habip, ElifSosyal girişimcilik, uygulama ve yönetim açısından politika yapıcılar, kredi verenler, araştırmacılar ve eğitimciler için küresel bir hareketi temsil etmektedir. Toplumsal dönüşümün bir parçası olarak düşünüldüğünde sosyal girişimcilik uygulamaları desteklenmesi ve geliştirilmesi gereken bir alandır. Girişimcilik ve sosyal girişimcilik kavramını açıklamak ve örnekler sunarak Türkiye ve Afrika bağlamında sosyal girişimcilik eğiliminin farkını, gelişimini ve bu iki ülke arasındaki ilişkilere katkısını keşfetmek amacıyla yapılmıştır. Aynı zamanda bu çalışmanın, iki ülkenin sosyal girişimcilik alanındaki mevcut araştırma eğilimlerine ışık tutması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, Türkiye ve Afrika'nın sosyal girişimcilikten nasıl etkilendiği ve sosyal girişimciliğin katkıları karşılaştırmalı bir şekilde sunulmuş, sosyal girişimciler sosyal kimlik teorisi açısından ele alınarak kendi toplumlarında değer yaratma niyetlerine odaklandıkları örneklere yer verilmiştir. Ayrıca, çalışma ile her iki ülkedeki sosyal girişimcilik büyüme alanlarına işaret edilmiştir. Uluslararası boyutta ele alındığında sosyal girişimcilik ikili ilişkiler açısından önem arz etmektedir. Bu çalışma özelinde ise Sub-Sahara Afrika ve Orta Doğu arasındaki ikili işbirliğini geliştirebilecek sosyal girişimcilik uygulamaları hakkında bilgi toplanmasına ve bu bağlamda Türkiye’deki aracı kurumlar üzerinden sosyal girişimciliğin katkılarının incelenmesi önerilmektedirÖğe Yeme Bağımlılığına Bağırsak Mikrobiyotası Üzerinden Bakış(2024) Erkul, Cahit; Sakar Schoınas, EzgiYeme davranışı, homeostatik ve hedonik düzenleyici mekanizmalar arasındaki denge ile karakterize edilir ve çevresel sinyallerden oldukça etkilenmektedir. Yeme davranışı genetik, yemeğin lezzeti ve çevre gibi içsel ve dışsal faktörlere bağlıdır. Bağırsak mikrobiyotası, konak fizyolojisine önemli bir çevresel katkıda bulunur ve beslenme davranışını etkiler. Ayrıca bağırsak mikrobiyotası vücutta çok sayıda işlevi yerine getirir: İştah ve tokluk kontrolü, nörotransmiter ve diğer metabolitlerin üretimi. Yeme bağımlılığı kavramı hakkında halen devam eden bir tartışma olmasına rağmen, çalışmalar yeme bağımlılığı davranışı olan hastaların, motive olmuş davranışın kontrolünde yer alan merkezi alanları etkileyerek, uyuşturucu bağımlılarının yaşadığı semptomlara benzer semptomlar gösterdiği konusunda hemfikirdir. Mikrobiyotanın “yeme bağımlılığı” ile ilişkili davranışları nasıl etkileyebileceğini yanıtlamak için az çalışma yapılmıştır. Bugüne kadar yapılan araştırmalar henüz tamamlanmamıştır ancak, artan sayıda kanıt mikrobiyota disbiyozunun yeme bağımlılığı gelişiminde nasıl rol oynadığını göstermektedir. Erken yaştaki etkiler, bebeğin bağırsak mikrobiyotasını ve beynini yeme bağımlılığı için hazırlayabilir; bu durum, yetişkinlik boyunca artan antibiyotik kullanımı ve beslenme alışkanlıklarıyla daha da güçlendirilebilir. Ucuz, oldukça lezzetli ve enerjisi yoğun yiyeceklerin her yerde bulunması ve pazarlanması, bu dengeyi hem merkezi (dopaminerjik sinyallemede bozulmalar) hem de bağırsaklarla ilgili mekanizmalar (vagal afferent fonksiyon, metabolik endotoksemi, bağırsak mikrobiyotasındaki değişiklikler) yoluyla hedonik yemeye doğru kaydırabilir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda yeme bağımlığı ile bağırsak mikrobiyotası arasındaki ilişki dikkat çekmektedir. Bu derlemede, bağırsak mikrobiyotası ile yeme bağımlılığı arasındaki mekanizmaları incelemek amaçlanmıştır.Öğe Effect of Delayed Scanning and Scanning Resolution Using Photostimulable Phosphor Plates on Detection of Vertical Root Fracture: In Vitro Study(2024) Alagöz, Elifhan; Ünver, Tuğba; Yabancı Tak, Ayşegül; Özdemir, ŞerifeObjective: Detecting vertical root fractures (VRFs) can be challenging in dentistry due to their subtle and often concealed na- ture. This study aimed to assess the impact of varying resolutions and delayed scanning times of photostimulable phosphor plates on the di- agnosis of VRFs. Can different resolutions and/or delayed scan times enhance the diagnosis of VRFs?Material and Methods: In this in vitro study, forty extracted single-rooted premolar teeth were utilized. The crowns of all teeth were removed, and root canals were prepared. The teeth were divided into 2 groups: 20 study teeth with VRFs and 20 teeth without VRFs. VRFs were created using an Instron machine. All tooth roots were positioned in the premolar region of a dry human mandible and fixed with wax. Subsequently, periapical radiographs were taken using a parallel technique. Radiographs were scanned at 4 different times post-exposure: immediately, 30 minutes later, 2 hours later, and 4 hours later, and at three different resolutions: high speed, high reso- lution, and super high resolution. Statistical analyses were conducted using IBM SPSS statistics 26.0. Results: Intra- and interobserver agreement exhibited substantial to almost perfect ranges of agreement. Statistically significant differences were not observed in the diagnosis of VRFs when comparing different resolutions and scanning times. Conclusion: Varying resolutions and/or delayed scan times did not im- prove the diagnosis of VRFs. In clinical practice, a comprehensive de- tection of VRFs might necessitate a combination of different imaging techniques, immediately scanning, optimizing resolution settings, and clinical assessment.Öğe Development of the Scale of Perceiving the Attitudes of Healthcare Professionals by Elderly, Psychometric Characteristics, Confirmatory Factor Analysis and Cut-Off Value: Methodological, Descriptive, Cross-Sectional and Correlational Study(2024) Özel, İrem; Kutlu, Fatma YaseminObjective: In order to determine whether the attitudes of healthcare professionals’re perceived as discrimination by elderly individuals, “The Scale of Perceiving the Attitudes of Healthcare Pro- fessionals by Elderly” scale was developed, psychometric properties’re evaluated and the cut-off value was determined. Material and Meth- ods: The sample of this study, which was carried out in the descriptive and relationship-seeking type of research with the methodological method, consisted of 301 elderly individuals aged 65 and over, living in Eskişehir, who received at least 24 points from the mini mental test, received health care at least once, and were willing to participate in the research. The data were collected with a questionnaire form, mini men- tal state test and the “The Scale of Perceiving the Attitudes of Health- care Professionals by Elderly” developed by the researcher. Results: The Cronbach alpha value of the scale of “Perceiving the Attitudes of Health Care Professionals of Elderly Individuals” was 0.83, and the Guttman Split-Half coefficient was 0.83. As a result of the exploratory and confirmatory factor analyses, it was determined that the Scale of Perception of Attitudes of Healthcare Professionals by Elderly Indi- viduals consisted of 29 items and two sub-dimensions; these two fac- tors explained approximately 42.25% of the total variance; the cutoff point was found to be 1,610. Conclusion: With the present study, it’s determined that the scale is an appropriate tool to measure how health- care workers’ attitudes’re perceived by elderly individuals.Öğe Saray Bahçelerinden Kent Parklarına Sınır ve Sınırsızlığın Değerlendirilmesi(2024) Ada, Elvanİnsanın çevresini tasarlama ve inşa etme becerisinin dününün ve bugününün incelenmesi, gelecekte yapılacak tasarım ve planlamaların ne şekilde kurgulanabileceği ile ilgili ipuçları barındırmaktadır. Bu bağlamda, insan ve doğanın ortak eserlerinden oluşan ve kültürel peyzaj alanları tanımı içerisinde yer alan saray bahçeleri ve kent içi parkların geçirdiği tarihsel sürecin değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Avrupa’da Rönesans düşüncesi ile beraber insanın doğa üzerindeki hakimiyeti, bahçe tasarımlarında kendini göstermeye başlamıştır. 16. yüzyılın ikinci yarısına doğru bahçeler, içinde yaşanacak bir mekân olmaktan çok lüks ve gösterişe yönelen alanlar olarak gelişmeye başlamış, monarşinin mutlak gücünün temsili bahçelerde yansımalarını bulmuştur. Avrupa’da bahçe mimarisi İtalya’daki Rönesans Bahçelerinden ilham alarak gelişmiş; 17. yüzyılda Fransız “Büyük Stiline “evrilerek sonraki yüzyılda, natüralistik peyzaj stiliyle doğal unsurların hâkim olduğu bir bahçe anlayışına dönüşmüştür. İmparatorlukların yıkılmaya başladığı, 19. yüzyılın Avrupası’nda, Endüstri Devrimini takiben sanatçı ve felsefecilerin söylemlerinden ilham alan kent parkları, kamusal buluşma mekanları olarak inşa edilmeye başlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu sınırlarında ise Avrupa’daki bahçe sanatı anlayışına benzer bir yaklaşım ancak 18. yüzyılda görülmeye başlamıştır. Çalışmada, 16. yüzyılda Avrupa’da ve 18. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda hanedan ve yakınlarının kullanımı için inşa edilmeye başlanan saray bahçelerinin siyasal, sosyal ve kültürel dinamiklerin etkisi ile günümüze dek geçirdiği değişim süreci ele alınmıştır. Bu kapsamda, Avrupa’dan Luxemburg Bahçeleri, Osmanlı İmparatorluğu Döneminden ise Yıldız Sarayı Bahçeleri örnek olarak seçilmiş ve incelenmiştir. Seçilen bahçe ve parklar ile ilgili, inşa edildiği dönem ile günümüzdeki kullanım koşulları, işlevleri ve tasarım dili çerçevesinde arşiv araştırması yapılmış; elde edilen veriler, yerinde gözlem sonucu değerlendirilmiştir. Araştırmada, hanedanın kullandığı ve mutlak gücün simgesi olarak inşa edilen saray bahçelerinin, aynı zamanda dönemin kültürleşme sürecinin de somut örneklerini oluşturduğuna yönelik bilgilere ulaşılmıştır. Yüzyıllarca, halk ve hanedan arasında sınır teşkil eden bahçe duvarları yerini halkın geçişine imkân veren açık kapılara bırakmış, halkın rekreatif ihtiyaçlarını karşılayan kent içi parklar tesis edilmiştir. Bu hususlara yönelik elde edilen bilgiler ışığında, sınır ve sınırsız kavramlarının simgesel anlamının tartışıldığı bir yaklaşım sunulmuştur.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »