TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 73
  • Öğe
    Evaluation of Gastrointestinal Life Quality and Food Consumption and Choices in Recovered Covid-19 Patients
    (2023) Baş, Dilşat; Talak, Şengül Sangu; Ozman, Nur Ecem Baydı; Kitay, Deniz Nadide; Çatırtan, Hazal; Binöz, Ayşe Sena; Öngen, Nilay; Onganer, Efe; Baş, Murat
    Background/Objectives: This study explores how gastrointestinal symptoms affect patients’ nutrition, food choices, consumption, and gastrointestinal quality of life index (GIQLI) scores after recovering from COVID-19. Subjects/Methods: A questionnaire-based cross-sectional study was conducted among patients aged 18 and older who recovered from COVID-19 between 15th May 2020 and 15th June 2020. The researchers sent 594 patients a questionnaire via e-mail, which included demographical information and questions related to supplement use, food choices, and a survey for GIQLI. Seventy-six patients who responded and consented to take the questionnaire were included in the final analysis. Results: Weight loss post-COVID was significant for both male and female genders (-5.1± 4.0 vs. -1.5 ± 2.4; p-value:0.001). The length of hospitalization, the loss of appetite, and the loss of smell were significantly higher in male participants (P<0,05). The mean GIQLI score was significantly higher in males compared to females (102.2± 14.6 vs. 89.5 ± 23.2; p=0.003). Gender and regular probiotic use before and after hospitalization were correlated with the total GIQLI score (R = 0.646; R2 = 0.417) Conclusion: COVID-19 affects the Gastrointestinal system (GIS) and appetite. Therefore, healthy nutrition, well adapted to the body’s needs and the current level of physical activity, becomes particularly important during and post-COVID. In addition, the treatment of gut dysbiosis involving an adequate intake of pre and probiotics could be a beneficial instrument for modulating the immune system in COVID-19 patients and prophylactically pre-infection. Therefore, we recommend integrating probiotic use into current COVID-19 nutritional guidelines.
  • Öğe
    Linking Human Capital to Innovation Capability: A Dynamic Capabilities Perspective
    (2024) Tatlı, Hasan Sadık
    The research examines the mediating role of dynamic capabilities in the effect of human capital on innovation capability. The research was conducted with white-collar employees in a logistics company based in Istanbul. A simple random sampling technique was used to determine the sample. The research sample is 238 employees working in the same company for at least three years. Mediation models were used to analyse the data. The data analysis determined that employee capital significantly increases the company's dynamic and innovation capabilities. In addition, the company's dynamic capabilities mediate in forming the innovation capability of employee capital. The hypotheses created within the scope of the research were supported. Human capital companies' dynamic capabilities effectively form the company's dynamic capabilities and subsequently obtain innovation capabilities. The research contributes to the literature by associating employee capital, innovation capability, and dynamic capabilities in the logistics sector.
  • Öğe
    Yiyecek İçecek İşletmelerinde Gıda Güvenliğinin Sağlanması
    (2024) Bilsel, Alev Yüksel
    Gıdalar, tarladan sofraya olan süreçte gıda zincirinin herhangi bir noktasında mikrobiyolojik, kimyasal veya fiziksel etmenlerle kontamine olabilir ve gıda kaynaklı hastalıklara yol açabilirler. Dünya Sağlık Örgütü, her yıl yaklaşık 600 milyon kişinin güvenli olmayan gıdaların tüketilmesi nedeniyle hastalandığını tahmin etmektedir. Gıda kaynaklı hastalıklar, işgücü kayıplarının yanı sıra ülke ekonomilerine de zarar veren bir sorun olarak hem gelişmekte olan ülkelerin hem de gelişmiş ülkelerin gündeminde yer almaktadır. Son yıllarda ev dışı yemek tüketimin artması ile yiyecek içecek işletmelerinin gıda güvenliği ve hijyen düzeyi önem kazanmıştır. Restoran, café, yemekhane, otel gibi farklı yiyecek içecek işletmelerinde gıdaların yetersiz pişirilmesi, tehlikeli sıcaklık aralığında uzun süre bekletilmesi, çapraz bulaşma, kişisel hijyen eksiklikleri ve ekipman temizliğinin yetersiz yapılması gibi faktörler büyük risk oluşturmaktadır. Yapılan çalışmalar, eğitim alan ve yeterli imkân sunulan gıda personelinin hijyen davranış ve tutumunun daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Gıda güvenliğinin üst düzeyde sağlanabilmesi için yiyecek içecek işletmeleri, bünyelerinde çalışan gıda personelinin hijyen eğitimi almasını sağlamanın yanı sıra personelin hijyen davranışlarını uygulaması için gerekli imkanları da sunmalıdır. Bu çalışmada, literatürde bulunan Türkiye’deki yiyecek içecek işletmelerine yönelik gerçekleştirilen gıda güvenliği ve hijyen konulu araştırmalar taranarak elde edilen bulgular doğrultusunda yiyecek içecek işletmelerine faydalı olabileceği düşünülen önerilerde bulunulmuştur.
  • Öğe
    The mediating role of organizational support and job stress in the relationship between organizational culture and leave intention
    (2025) Tatlı, Hasan Sadık
    The study aims to determine the sequential mediating role of organizational support and job stress in the effect of organizational culture on the intention to leave. The sample of this study consists of white-collar professionals working in the banking and finance sector in Istanbul. The convenience sampling method was preferred in the data collection process. Within the scope of the study, data was collected from a total of 441 participants. SPSS 27 package program and SPSS Process macro V4.2 were used to analyze the data. According to the research findings, it was determined that organizational culture increases the perceived organizational support perception of employees. In addition, organizational culture reduces the job stress and leave intentions of employees in the banking and finance sector. It was determined that perceived organizational support reduces the stress of employees. On the other hand, perceived organizational support significantly reduces employees' leave intentions, while job stress increases them. According to the mediation analysis findings, increasing perceived organizational support in organizational culture reduces job stress and decreases employees' intention to leave. In summary, managerial support and job stress mediate the effect of organizational culture on leave. The study presents important findings about the buffering hypothesis.
  • Öğe
    Boyalı Yüzeyler Odağında Restorasyon Projelerinde Kurşun Maruziyet Riskinin Değerlendirilmesi
    (2025) Uzun, İ. Mert; Kale, Özge Akboğa; Sezer, Damla
    Restorasyon ve renovasyon faaliyetleri inşaat endüstrisinin bir alt bileşeni olmasına rağmen sağlık ve güvenlik riskleri bakımından yapım işlerinden farklıdır. Özellikle kimyasal risk etmenleri bakımından restorasyon projeleri yapım işlerine göre özgün risklere sahiptir. Bunun en önemli nedeni, tarihi binalarda kullanılan yapı malzemeleri ve kaplamaların zamanla ayrışması veya zarar görmesi nedeniyle tehlikeli maddelerin ortaya çıkmasıdır. Restorasyon faaliyetleri sırasında ortaya çıkabilecek asbest ve kurşun gibi maddelere maruziyet sağlık üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Asbest ve kurşuna maruziyeti önlemek ve korunma tedbirlerini belirlemek amacıyla ulusal ve uluslararası düzeyde bir dizi mevzuat bulunmaktadır. Ne var ki restorasyon projelerinde kurşun maruziyetini önlemeye yönelik yeterli araştırma ve mevzuat düzenlemesi mevcut değildir. Bu çalışmada, kurşun maruziyetinin sağlık üzerindeki etkileri detaylı şekilde açıklanmış, tarihi binalarda kurşun içermesi muhtemel yapı malzemeleri tanıtılmış ve projelerde kurşun maruziyetine neden olabilecek aktiviteler belirtilmiştir. Ayrıca restorasyon projelerinin risklerinin değerlendirmesi sürecinde dikkat edilmesi gerekenler ve risk kontrol hiyerarşisine uygun olarak kurşun maruziyetini azaltmaya yönelik koruyucu önlemler ele alınmıştır. Son olarak, İstanbul’da yer alan 19. yüzyılda yapılmış ahşap bir evin restorasyon projesinde iş tehlike analizi (JSA) yaklaşımından faydalanılarak kurşun maruziyeti risklerinin nasıl değerlendirilebileceği açıklanmıştır.
  • Öğe
    Retrospective Evaluation of Synovial Chondromatosis with Histopathological and Clinical Features
    (2025) Öz, Özden; Sezak, Murat; Doğanavşargil, Başak; Tamsel, İpek; Kaya, Hüseyin; Biçer, Elcil Kaya; Büyüktalancı, Emin; Başdemir, Gülçin
    Objective: Synovial chondromatosis (SC) is a rare, benign condition characterized by the formation of nodular cartilage within the synovium of joints, bursae, or tendon sheaths. The condition typically presents as loose body-like nodules, which often exhibit calcification and ossification. SC primarily affects adults and most commonly involves large joints. Histologically, it is defined by synovium-lined cartilaginous nodules displaying varying degrees of peripheral cellularity. Due to overlapping features, SC may be misdiagnosed as a chondroid malignancy, particularly in limited biopsy specimens. Methods: We performed a retrospective review of cases diagnosed as SC in the Department of Pathology at Ege University Faculty of Medicine between 1986 and 2020. Archived materials were analyzed for epidemiological characteristics, clinical presentation, macroscopic and microscopic histopathological features, and imaging findings. Results: A total of 114 cases were identified, with a nearly equal gender distribution (male-to-female ratio: 0.95). The median age was 54±16.7 years (range: 18-86 years). The knee was the most affected site (56.14%, n=64), followed by the ankle (14.03%), hip (12.28%), wrist (9.64%), elbow (5.26%), and shoulder (2.63%). Histopathological reevaluation was performed on 62 cases. No correlation was found between histological features and patient age, gender, lesion location, or recurrence. Conclusion: Most cases involved the knee joint, although rarer sites such as the ankle were also observed. Notably, synovial lining over the nodules was not consistently present. Many nodules exhibited increased cellularity, nuclear pleomorphism, and hyperchromatism-features that can mimic low-grade chondrosarcoma. Histological and cytological features did not correlate with recurrence in our cohort.
  • Öğe
    Effects of the Work Environment on Turnover Intentions among Psychiatric Nurses: The Mediating Role of Burnout
    (2025) Işık, Nurten Arslan; Sandıkçı, İrem Nur; Şekeroğlu, Beyza; Demirci, Şevval; Keleş, Dılşa Azizoğlu; Kotyk, Taras
    This study examines the impact of the nursing work environment on turnover intention among psychiatric nurses and explores the mediating role of burnout in this relationship. A cross-sectional design was employed, including 168 psychiatric nurses working in various psychiatric hospitals across Turkey. Data were collected using a demographic information form, the Nursing Work Environment Index (NWEI), the Maslach Burnout Inventory (MBI), and the Turnover Intention Scale. Spearman correlation analysis and structural equation modeling (SEM) were used to assess the relationships among the variables. The findings revealed that the nursing work environment negatively affects turnover intention (β = -0.179, p = .009), whereas burnout positively influences turnover intention (β = 0.501, p < .001). Furthermore, burnout significantly mediates the relationship between the work environment and turnover intention (β = -0.221, p < .001). These results highlight the importance of improving the work environment for psychiatric nurses to reduce burnout and mitigate turnover intention. Managerial support, effective leadership, and enhanced resources may play a crucial role in addressing these challenges
  • Öğe
    Alglerin Sürdürülebilirlik ve Besin Zenginleştirmedeki Yeri
    (2025) Anık, Sema; Kestane, Vahibe Uluçay
    Son yıllarda dünyada gıda üretiminde üst limitlere ulaşılmasına rağmen her 9 kişiden biri yetersiz beslenme ile karşı karşıyadır. İklim değişimi ve nüfus artışı ile durumun daha da kötüleşmesi sürdürülebilir alternatif enerji ve protein kaynaklarına yönelmeyi ihtiyaç haline getirmiştir. Sürdürülebilirlik kavramı, her zaman var olma, geleceğe kalabilme, varlığını devam ettirme olarak açıklanmaktadır. Bir beslenme stratejisi olarak düşünüldüğünde ise düşük çevresel etkiye sahip, protein seçeneklerinin var olduğu yeni alternatif kaynakların arayışı olarak gündeme gelmiştir. Literatürde alternatif protein kaynakları arasında yenilebilir böcekler, yenilebilir alg türleri ve biyoteknolojik yöntemler kullanılarak üretilen sentetik etler bulunmaktadır. Alglerin sucul ortamda doğal olarak yetişebilmeleri, çok uzun zaman güvenli olarak tüketilmeleri, makro ve mikro besin ögesi çeşitliliği ile biyoaktif madde yoğunluğunun yüksek olması, genetik olarak modifiye edilebilmeleri ve ihtiyaç duyulan ögelere göre seçilip çoğaltılabilmeleri gibi nedenlerden dolayı geleceğe yönelik doğal besin alternatifleri arasında yer almaktadır. Bu nedenle günümüzde süt ürünleri, makarna, ekmek vb. tahıl ürünleri gibi insan beslenmesinde sıklıkla tüketilen besinlere çeşitli mikroalg türleri ilave edilerek bu besinlerin makro ve mikro besin ögeleri yönünden zenginleştirilmesi sağlanmaktadır. Mikroalgler sağlıklı bir diyet için yeterince araştırılmamış doğal bir kaynaktır. Bu nedenle yüksek değerli ürünler elde edebilmek için yeni mikroalg suşlarının tanımlanması ve özelliklerinin belirlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu derlemenin amacı, artan dünya nüfusunun gıda ihtiyacını karşılamak için sürdürülebilir ve yenilikçi protein kaynaklarına olan gereksinimi açıklamak ve alglerin sürdürülebilirlik ve besin zenginleştirmede alternatif besin kaynağı olarak kullanılmasının önemini vurgulamaktır.
  • Öğe
    Orthogonal Embedding-Based Artificial Neural Network Solutions to Ordinary Differential Equations
    (Afyon Kocatepe Üniversitesi, 2025) Uçar, Tolga Recep
    Providing numerical solutions to differential equations in cases where analytical solutions are not available is of great importance. Recently, obtaining more accurate numerical solutions with artificial neural network-based machine learning methods are seen as promising developments for numerical solutions of differential equations. In this paper, a low-cost, orthogonal embedding-based network with fast training by simple gradient descent algorithm is proposed to obtain numerical solutions of differential equations. This architecture is essentially a two-layer neural network that takes orthogonal polynomials as input. The efficiency and accuracy of the method used in this paper are demonstrated in various problems and comparisons are made with other methods. It is observed that the proposed method stands out especially when compared with high-cost solutions. - Analitik çözümlerin mevcut olmadığı durumlarda diferansiyel denklemler için nümerik çözümler elde etmek büyük önem taşımaktadır. Son zamanlarda, yapay sinir ağı tabanlı makine öğrenmesi yöntemleriyle daha tutarlı nümerik çözümlerin elde edilmesi diferansiyel denklemlerin nümerik çözümleri için ümit verici gelişmeler olarak görülmektedir. Bu makalede, diferansiyel denklemlerin nümerik çözümlerini elde etmek için basit gradyan düşüm algoritması ile hızlı eğime sahip düşük maliyetli bir ortogonal gömme tabanlı ağ önerilmektedir. Bu mimari, temelde, ortogonal polinomları girdi olarak alan iki katmanlı bir sinir ağıdır. Bu makalede kullanılan yöntemin verimliliği ve tutarlılığı, çeşitli problemlerde gösterilmiş ve diğer yöntemlerle karşılaştırmalar yapılmıştır. Kullanılan yöntemin, özellikle yüksek maliyetli çözümlerle karşılaştırıldığında öne çıktığı görülmüştür.
  • Öğe
    Women Football Coaches' Perceptions of Fair Play: A Metaphorical Journey from UEFA A, B and C Licensed Coaches
    (Spor Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2025) Horozoğlu, Mehmet Ali
    This study aims to deeply examine the perceptions and attitudes of women football coaches towards the concept of Fair Play through the use of metaphors. The research involved gathering qualitative data from 41 women football coaches holding UEFA A, B, and C licenses through an open-ended questionnaire. The participants described Fair Play using metaphors associated with core values such as justice, balance, honesty, and empathy, revealing the multidimensional nature of the concept. The study demonstrates that Fair Play is not only a sporting principle but also an ethical value that supports social change. In this context, strategic recommendations for the promotion of Fair Play have been proposed. These include fostering discipline, restructuring athlete education based on Fair Play principles, and implementing awareness-raising campaigns in society. This research presents a multidimensional analysis of women football coaches' metaphorical perceptions of Fair Play. It highlights that Fair Play is not merely a value in sports but also a concept grounded in universal values such as justice, equality, and empathy. This underscores the importance of women coaches' leadership roles in establishing a sustainable framework for sports ethics. - Bu çalışma, kadın futbol antrenörlerinin Fair Play kavramına yönelik algı ve tutumlarını metaforlar aracılığıyla derinlemesine incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma, UEFA A, B ve C lisanslarına sahip 41 kadın futbol antrenöründen açık uçlu bir anket aracılığıyla nitel veriler toplanmıştır. Katılımcılar Fair Play'i adalet, denge, dürüstlük ve empati gibi temel değerlerle ilişkilendirilen metaforlar kullanarak tanımlayarak kavramın çok boyutlu yapısını ortaya koydular. Çalışma, Fair Play'in sadece bir spor ilkesi değil aynı zamanda toplumsal değişimi destekleyen etik bir değer olduğunu ortaya koyuyor. Bu bağlamda Fair Play'in tanıtımına yönelik stratejik önerilerde bulunulmuştur. Bunlar arasında disiplinin geliştirilmesi, sporcu eğitiminin Fair Play ilkelerine göre yeniden yapılandırılması ve toplumda farkındalık artırıcı kampanyaların uygulanması yer alıyor. Bu araştırma, kadın futbol antrenörlerinin Fair Play'e ilişkin metaforik algılarının çok boyutlu bir analizini sunmaktadır. Fair Play'in sadece sporda bir değer olmadığını, aynı zamanda adalet, eşitlik, empati gibi evrensel değerleri temel alan bir kavram olduğunu vurguluyor. Bu, spor etiği için sürdürülebilir bir çerçeve oluşturmada kadın antrenörlerin liderlik rollerinin önemini vurgulamaktadır.
  • Öğe
    Avrupa Birliğinde coğrafi işaretler ve Türkiye’nin mevcut durumu
    (Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 2025) İbiş, Salim
    Coğrafi işaretli ürünler; yerel kültürel mirasın korunmasında kritik bir rol oynamanın yanı sıra, bölgesel ekonomik kalkınmaya önemli katkılar sunmakta, destinasyonların tanıtımında etkili bir araç olarak işlev görmekte, turistik cazibe unsuru oluşturmakta ve hem üreticilerin hem de tüketicilerin haklarının korunmasını sağlamaktadır. Bu çalışmanın temel amacı, Avrupa Birliğindeki coğrafi işaretli ürünlerin uluslararası düzeyini tespit ederek Türkiye’nin bu konudaki mevcut durumunu değerlendirmektir. Bu amaç doğrultusunda eAmbrosia veri tabanından elde edilen veriler içerik analizi yönteminden faydalanılarak analiz edilmiştir. Coğrafi işaretli ürünler ülkelere, ürün gruplarına, coğrafi işaret türlerine göre sınıflandırılarak açıklanmış benzer şekilde Türkiye’nin mevcut durumu ortaya konmuştur. Araştırma sonucunda, bugüne kadar AB’ye toplam 3909 başvuru yapıldığı, bunları %91’i AB üyesi ülkeler tarafından gerçekleştirildiği, en fazla başvuru yapan ülkenin İtalya olduğu, toplam başvuruların %48’i gıda, %44’ü şarap, %8’i alkollü içeceklerden oluştuğu, Türkiye’nin toplam 85 başvurusu ve 23 coğrafi işareti tescillenmiş ürünü bulunduğu, Türkiye’nin toplam coğrafi başvuruların %2’sini oluşturduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Yapay Zekâ Teknolojilerinin Gastronomi Turizminde Kullanımı: ChatGPT Örneği
    (Güncel Turizm Araştırmaları Dergisi, 2025) İbiş, Salim
    Yapay zekâ araçları neredeyse her sektörde kabul görmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. ChatGPT ortaya çıktığından bu yana pek çok alanda önemli değişimlere ve dönüşümlere yol açan her geçen gün gelişmeye devam eden bir yapay zekâ teknolojisidir. Yapay zekâ teknolojisinin gastronomi turizminde de önemli ölçüde değişimlere neden olma potansiyeline sahip bir teknoloji olduğu düşünülmektedir. Bu kapsamda araştırmanın amacı, ChatGPT gibi yapay zekâ teknolojilerinin gastronomi turizminde olası kullanım alanlarını keşfetmek, sunduğu fırsatları tespit etmek, yol açabileceği sorunları ve potansiyel hataları ortaya koymak, sektörün dijital dönüşümünde bu teknolojilerin rolünü değerlendirmektir. Bu çerçevede araştırmada öncelikle yapay zekâ, turizm ve gastronomi turizmi ilişkisine değinilmiş, ardından sektördeki güncel gelişmeler ve bilimsel alandaki yeni araştırmalar ile uyumlu olarak ChatGPT’ye gastronomi turizmine ilişkin sorular yöneltilmiştir. Araştırmanın gastronomi turizminde ChatGPT kullanımı konusunu ele alan öncü bir çalışma olması açısından önem taşıdığı söylenebilir. Çalışmada nitel araştırma yönteminden faydalanılarak ChatGPT’ye sekiz soru yöneltilmiş, alınan cevaplar literatürdeki bilgiler ile sentezlenerek açıklanmıştır. Araştırma sonucunda; yapay zekâ araçlarının, destinasyon yöneticilerinin güçlü ve zayıf yanlarını öğrenme, fırsatları keşfetme, kişiselleştirilmiş ürün ve hizmet sunumuna gitme, trendleri yakalamak ve destinasyonlarda sürdürülebilirliği sağlamak için fırsatlar sunarken, gastronomi turistleri için seyahat öncesinde ve seyahat esnasında yemek ve restoran önerileri, gezi planlamaları, etkinlik önerileri, dil tercümeleri, yöresel ürün bilgisi gibi pek çok konuda bilgi ve fikir sunduğu, ancak bazı konularda ChatGPT’nin hatalı bilgiler ürettiği görülmüştür.
  • Öğe
    Barrow holographic dark energy models in Lyra and general relativity theories
    (Journal of New Results in Science, 2024) Aktaş, Arzu; Aygün, Sezgin
    This study investigates the Barrow holographic dark energy (BHDE) matter distribution in the Bianchi I universe model in Lyra and General Relativity Theories. To this end, it obtains exact solutions by Hubble parameter, conservation equation, and BHDE energy density equation and supports them with graphics. The results show that the solutions are in harmony with the functioning of the universe and the nature of dark energy. It finally discusses the need for further research.
  • Öğe
    Creation of Historical Building Information Modelling (HBIM) Library, A Case Study of Registered House (No:56), Akçakoca
    (Düzce Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, 2024) Benli Yıldız, Nuray; Sönmez, Zehra; Özkaraca Özalp, Nuray
    Building Information Modelling (BIM) is a methodology created by adapting information technologies to the construction industry, creating 3D parametric and object-based models, and adding time and cost data to the models. In recent years, the creation of digital cultural heritage is a current field in terms of protecting cultural heritage and transferring it to future generations. Development of technology and the increase in opportunities, destinations that cannot be physically visited due to access difficulties or pandemics are trying to transfer their cultural richness to digital environments. For this purpose, Historical Building Information Modelling (HBIM), which is the version of BIM applied to historical buildings, emerges as an important tool. The digitalization of cultural heritage structures by modelling is a process that requires intensive labour due to the lack of uniform details, and the fact that they were made with different construction techniques at different times and periods. For this reason, this process will be improved with the creation, dissemination, classification, and accessibility of parametric object libraries with HBIM. In this direction, the research method; is based on the analysis and synthesis of the literature review and case study in particular on modelling and library studies as a case study. As a field study, it was created in three dimensions with HBIM on a registered civil architecture example that has lost its originality in Düzce province, Akçakoca district, and the building and library elements were modelled and transferred to BIM. The original state of the building has been created to be experienced interactively. As a result, the building and its elements are defined by parametric objects. With the development of the HBIM library, the elements of the structures of similar typology become digitally accessible and digital legacies are created much more easily and effectively. HBIM studies create a comprehensive three-dimensional data set in digital documentation, restitution periods and restoration studies.
  • Öğe
    Sürdürülebilirlik Kapsamında Yeşil İK Yönetimi ve Personel Güçlendirme: İBB Örneği
    (2024) Tanyıldızı, Hilal; Habip, Elif
    Yeşil insan kaynakları yönetimi kavramı, örgütlerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşması açısından büyük önem taşımaktadır. Çevre dostu davranışların teşvik edilmesi, kurumların sürdürülebilirlik konusunda daha etkili bir rol oynamasını sağlamaktadır. Bu bağlamda, sürdürülebilirlik hedeflerinde başarıya ulaşmak isteyen örgütler, yeşil insan kaynakları yönetimi ile daha sağlam adımlar atabilmektedir. Bu çalışma kapsamında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) örneğinde, bu alanda atılan adımlar incelenmiştir. Çalışanların sürdürülebilirlik konusunda güçlendirilmesi, organizasyonun çıkarları için de faydalıdır. Yapılan çalışma sonucunda, İBB’nin sürdürülebilirlik bağlamında artan çabalarının olduğu ve bu çalışmalarda personelin sürece aktif olarak dahil edildiği gözlemlenmiştir. Aynı zamanda bu çalışmalar, iş birliklerine dayalı olarak eğitim, seminer, çalıştay ve çeşitli faaliyetler kapsamında gerçekleştirilmektedir. Tüm birimlerde bu faaliyetlerin uygulanması önerisiyle, yeşil şehir olma yolunda daha güçlü adımlar atılması tavsiye edilmektedir.
  • Öğe
    Renyi Type Holographic Dark Energy
    (Springer, 2024) Aktaş, Arzu; Yılmaz, İhsan
    Dark energy is one of the prominent mysteries of the universe that still awaits a solution. One of the plausible ways to collect data about any formation or understand its information capacity is to investigate the entropy of that formation. In this study, Renyi Holographic Dark Energy (RHDE) matter distribution is analyzed within the framework of General Relativity Theory, considering homogeneous and isotropic Friedmann-Robertson- Walker (FRW) space-time. Hubble parameter and RHDE density were used to obtain exact solutions of Einstein field equations. The analysis of the obtained solutions was performed by drawing evolution graphs for redshift z.
  • Öğe
    Touching the Loss and Creating a New Sense of Being in Clay Field Therapy: A Longitudinal Phenomenological Research
    (Halil Eksi, 2025) Başoğlu Yavuz, Saba
    Clay Field Therapy is a trauma-informed Sensorimotor Art Therapy rooted in haptic perception. It emphasizes the tactile relationship between the individual’s hands and materials, providing a non-verbal avenue for deep therapeutic processing. The combination of three fundamental materials creates Clay Field: a rectangular wooden box filled with smooth clay and warm water. This longitudinal phenomenological study aims to examine the experiences of individuals undergoing Clay Field Therapy to process complex grief. The participant group consists of four women, aged between 30 and 45, who sought Clay Field Therapy due to their unique experiences of loss and grief. Data was collected through participant-led, in-depth, process-oriented, and semi-structured interviews conducted after the first and twelfth Clay Field sessions of each participant. Longitudinal Interpretative Phenomenological Analysis was employed to explore in detail how participants attributed meaning to their experiences, changes, and transformations during Clay Field Therapy. Four superordinate themes emerged from the analysis of data: beyond words, from nothingness towards existence, from tangible experiences towards a transformative spiritual experience, and a comprehensive sense of being. Clay Field Therapy facilitates not only the resolution of the grief process but also enables profound existential work and spiritual growth. This process, in which individuals reconstruct the meaning of life through their tactile encounters in the Clay Field, has been conceptualized as “Embodied Reflection.”
  • Öğe
    Küresel Ekonomide Göçmen Olmak : Göçmen Girişimciliği
    (2024) Habip, Elif; Konuk Kandemir, Nebiye
    Göç ve göçmenin evrildiği durum, göç olgusunun farklı boyutlarıyla ele alınmasını, yeni kavramlar üzerinden tekrar yorumlanmasını gerektirmektedir. Göçmenlerin, ekonomik hayata katılımlarını ifade etmek üzere kullanılan “göçmen girişimci” ve “göçmen girişimciliği” gibi kavramlar göç olgusunun ekonomik yansımasıyla ortaya çıkan kavramlardır. Bu bağlamda araştırmada, göçmen girişimciliğini konu alan çalışmaların nasıl incelendiği ve çalışmaların kapsamının ne yöne evrildiği ortaya konulmaktadır. Bu bakış açısıyla araştırma kapsamında “migration entrepreneurship”, “migrant entrepreneurship”, “immigrant entrepreneurship” kavramları dikkate alınarak Web of Science veri tabanından veriler toplanmıştır. Araştırmaya dâhil edilen 464 çalışma bibliyometrik analiz yoluyla incelenmiş ve elde edilen veriler görsel haritalama tekniğiyle sunulmuştur. Aynı zamanda Web of Science Core Collection veri tabanında bu kavramları içeren makaleler, alıntı sayıları başta olmak üzere birçok açıdan VOSviewer software ile analiz edilmiştir.
  • Öğe
    α-1 Antitripsin Eksikliğinde Epigenetik ve Beslenme
    (2024) Özçalkap İçöz, Rümeysa; Büyükuslu, Nihal
    α-1-proteinaz inhibitörü (PI) olarak da bilinen α-1 antitripsin (AAT), dolaşımdaki en bol serin proteaz inhibitörüdür (serpin) ve serpin süper ailesinin prototipik üyesidir. AAT, tripsin yerine birincil olarak nötrofil elastazını (NE) inhibe eder. AAT kodlayan gen üzerinde de meydana gelen mutasyonlar sonucunda AAT eksikliği (AATD) meydana gelmektedir. AATD'li hastalar amfizem, Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), karaciğer yetmezliği ve daha az yaygın olarak sistemik anti-nötrofil sitoplazmik antikor (ANCA)- pozitif vaskülit ve nekrotizan pannikülite karşı hassastır. Tek nükleotid polimorfizmleri (TNP'ler), DNA metilasyonu, değiştirilmiş mikroRNA (miRNA) ekspresyonu ve SERPINA1 geni mRNA izoformları dahil olmak üzere çok sayıda epigenetik faktörün AATD'nin klinik görünümü üzerinde bilinen veya olası doğrudan etkileri vardır. Beslenme şekli epigenetik mekanizmaları etkilemektedir. Dolayısıyla AATD’ye bağlı gelişen solunum yolu ve karaciğer hastalıklarının progrozunu beslenme stratejileriyle değiştirmek mümkün olabilir.
  • Öğe
    Serebral Palsili Ambulatuar Çocuklarda Yaşam Kalitesi, Fiziksel Aktivite ve Fonksiyonel Bağımsızlığın Araştırılması
    (2024) Şeker Abanoz, Ebru; Aslan Keleş, Yasemin; Köroğlu, Fahri; Uzun, Nejla; Kuran Aslan, Gökşen
    Amaç: Çalışmanın amacı, farklı fonksiyonel seviyelerdeki Serebral Palsi (SP)’li ambulatuar çocuklarda yaşam kalitesi, fiziksel aktivite ve fonksiyonel bağımsızlığın araştırılmasıdır. Yöntem: Çalışmaya Özel Eğitim Merkezi'nde eğitim gören, Kaba Motor Fonksiyon Sınıflandırma Sistemi (KMFSS)”ne göre seviyesi I, II ve III olan 8-12 yaş arasındaki çocuklar dahil edildi. Olgularda yaşam kalitesi “Serebral Palsi’de Yaşam Kalitesi Anketi (CP QOL) ile, fonksiyonel bağımsızlık seviyesi WeeFIM ile, fiziksel aktivite düzeyleri “Çocuklar için Fiziksel Aktivite Anketi” (PAQ-C) ile değerlendirildi. Bulgular: KMFSS seviyelerine göre WeeFIM'in sfinkter kontrolü, sosyal ve kognitif alt parametreleri hariç tüm alt parametrelerinde, WeeFIM total skoru ve PAQ-C skorunda istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0,017). CPQOL'ın “hizmete erişebilirlik” ve “ebeveyn sağlığı” dışındaki tüm alt parametrelerinde üç grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu görüldü (p<0,017). Çalışma, KMFSS seviyelerine göre karşılaştırıldığında; seviye III’ün, WeeFIM’in tüm alt alanları ve fiziksel aktivite (FA) skorlarının, CP-QOLÇocuk Ölçeği’nin ise “ebeveyn sağlığı”, “emosyonel iyi olma ve özgüven” ile “hizmete erişebilirlik” alanları hariç tüm alan skorlarının düşük olduğu, seviye I’in en yüksek bağımsızlık seviyesine sahip olduğu görülmüştür. Sonuç: Çalışma, ambulatuar SP tanılı çocukların fonksiyonel bağımsızlık seviyelerinin, FA’lerinin ve yaşam kalitelerinin KMFSS seviyelerine göre değişiklik gösterdiğini ve seviye III olan çocukların daha fazla etkilendiğini ortaya koymaktadır. İleride değerlendirme yöntemleri objektif olan ve daha büyük örnekleme sahip çalışmalar planlanmalıdır.